Ses Seda Yok Ne Vango Ne Vaco

Stok Kodu:
9786052494103
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
200
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019-05
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%30 indirimli
172,00TL
120,40TL
Taksitli fiyat: 9 x 14,72TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786052494103
836093
Ses Seda Yok
Ses Seda Yok Ne Vango Ne Vaco
120.40

Annem ellerini havaya açmış, “Dayanacak gücüm kalmadı, artık gel!” diyordu. Gerçekten de dayanılacak gibi değildi yoksulluk. Üç çocuğu ile tek gözden oluşan evinde kocasını bekliyordu. Bu bekleyiş neredeyse her yıl tekrarlanırdı. Ama bu sefer annemin dayanacak gücü gerçekten kalmamıştı. Dördüncü çocuğuna hamileydi. Evde bir lokma yiyecek yoktu. Ama çocuklar yoktan anlamıyorlardı. Annem ellerini havaya açmış ufka bakarak, “Artık gel, dayanacak gücüm kalmadı!” diyordu.

Köyün erkekleri genellikle kış aylarında Çukurova'ya kök sökmeye inerlerdi. Bu nedenle bunlara “kökçü” denirdi. Torosların yüksek yaylalarındaki bu köylere kış çabuk gelir, geç giderdi. Kış oldu mu eli kazma kürek tutan erkekler yorganını sırtlar, yollara düzülürdü. Gitmeden geride kalanların yiyecekleri unu, bulguru, tarhanayı, pekmezi gücü yettiğince bulur buluşturur, onları Allah'a emanet edip yola koyulurlardı. Bu yıl da öyle oldu. Erkekler son hazırlıklarını yapıp yola çıkacakları vakti beklemeye başladılar.

Babam yola çıkacağı gün bir rüya gördü. Rüyasında bir kadın çiçek dağıtıyordu. Bir çiçek de ona verdi. Babam çiçek dağıtan kadına, “Adın ne bacım?” dedi. O da, “Adım Fadima.” dedi. Babam, sabah olunca rüyasını anneme anlatarak, “Ben gelmeden bir kızım olursa adını Fadima koyun.” diye tembihledi. O yıllarda insanlar inanç ve itikat sahibiydi ve rüyalarına çok önem verirlerdi. Rüyaları onlar için türlü işaretlerle doluydu ve çok önemliydi. Bu işaretlere uymazlarsa işlerinin yolunda gitmeyeceğine inanırlardı.

Annem ellerini havaya açmış, “Dayanacak gücüm kalmadı, artık gel!” diyordu. Gerçekten de dayanılacak gibi değildi yoksulluk. Üç çocuğu ile tek gözden oluşan evinde kocasını bekliyordu. Bu bekleyiş neredeyse her yıl tekrarlanırdı. Ama bu sefer annemin dayanacak gücü gerçekten kalmamıştı. Dördüncü çocuğuna hamileydi. Evde bir lokma yiyecek yoktu. Ama çocuklar yoktan anlamıyorlardı. Annem ellerini havaya açmış ufka bakarak, “Artık gel, dayanacak gücüm kalmadı!” diyordu.

Köyün erkekleri genellikle kış aylarında Çukurova'ya kök sökmeye inerlerdi. Bu nedenle bunlara “kökçü” denirdi. Torosların yüksek yaylalarındaki bu köylere kış çabuk gelir, geç giderdi. Kış oldu mu eli kazma kürek tutan erkekler yorganını sırtlar, yollara düzülürdü. Gitmeden geride kalanların yiyecekleri unu, bulguru, tarhanayı, pekmezi gücü yettiğince bulur buluşturur, onları Allah'a emanet edip yola koyulurlardı. Bu yıl da öyle oldu. Erkekler son hazırlıklarını yapıp yola çıkacakları vakti beklemeye başladılar.

Babam yola çıkacağı gün bir rüya gördü. Rüyasında bir kadın çiçek dağıtıyordu. Bir çiçek de ona verdi. Babam çiçek dağıtan kadına, “Adın ne bacım?” dedi. O da, “Adım Fadima.” dedi. Babam, sabah olunca rüyasını anneme anlatarak, “Ben gelmeden bir kızım olursa adını Fadima koyun.” diye tembihledi. O yıllarda insanlar inanç ve itikat sahibiydi ve rüyalarına çok önem verirlerdi. Rüyaları onlar için türlü işaretlerle doluydu ve çok önemliydi. Bu işaretlere uymazlarsa işlerinin yolunda gitmeyeceğine inanırlardı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat