Orta Çağ’da Tanrı merkezli bir düşünce yapısı hâkimken, Batı’da modernizmin etkisiyle insanı merkeze alan ve dini ikinci plana iten bir anlayış ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu Batı insanının tabiata bakışı değişmiş, tabiat kutsallığından arındırılarak faydalanılacak bir meta hâline dönüştürme yoluna gidilmiştir. Son asırda ise modernizmi sorgulama süreci başlamıştır. Bu süreçte modernizmi sorgulayan birçok ekol ortaya çıkmış, çeşitli çalışmalar yapılmış, hâlen de yapılmaktadır. Modernizmi sorgulayanlardan biri de “geleneksel ekol”dür. Çalışmamıza konu olarak seçtiğimiz Seyyid Hüseyin Nasr da bu ekolün seçkin bir üyesidir. Onun, “geleneksel İslam” anlayışı ve modernizme yönelttiği eleştiriler, Türkiye’de bazı tartışmalara konu olmakta, eserleri daha dikkatli okunmakta ve değerlendirilmektedir.
Orta Çağ’da Tanrı merkezli bir düşünce yapısı hâkimken, Batı’da modernizmin etkisiyle insanı merkeze alan ve dini ikinci plana iten bir anlayış ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu Batı insanının tabiata bakışı değişmiş, tabiat kutsallığından arındırılarak faydalanılacak bir meta hâline dönüştürme yoluna gidilmiştir. Son asırda ise modernizmi sorgulama süreci başlamıştır. Bu süreçte modernizmi sorgulayan birçok ekol ortaya çıkmış, çeşitli çalışmalar yapılmış, hâlen de yapılmaktadır. Modernizmi sorgulayanlardan biri de “geleneksel ekol”dür. Çalışmamıza konu olarak seçtiğimiz Seyyid Hüseyin Nasr da bu ekolün seçkin bir üyesidir. Onun, “geleneksel İslam” anlayışı ve modernizme yönelttiği eleştiriler, Türkiye’de bazı tartışmalara konu olmakta, eserleri daha dikkatli okunmakta ve değerlendirilmektedir.