İslam tarihinin akışını değiştiren Sıffin olayı İslam medeniyetini aklın hükmedip azamet ve ihtişamın süslediği ama bunun yanında ruhun sönükleşmesine götüren rehavetin de başladığı bir döneme sokmuştur. İslam medeniyetinin "Yükseliş Dönemi" Hira Mağarası'ndaki ilk vahiy gecesiyle başlayıp hicri 38 yılındaki Sıffin olayıyla biter. İşte İslam tarihi Sıffin'de böyle kritik bir ana şahit olmuştur.
Malik b. Nebi'nin dediği gibi: "Tarihte toplumları yolundan saptıran felaketler bir istisna değildir, sürekli tekerrür ederler. Biz Sıffin Savaşı'nda İslam dünyasının üzerine çöken felaketin bu tür bir hadise olduğunu görüyoruz. Zira bu felaket ümmeti, iman ve ilerleme motivasyonlarıyla dolu Medine atmosferinden çıkarmış ve onu lüks yaşam tarzı ve imanı zayıflığın bir araya geldiği Şam atmosferine taşımıştır."
"Etkileri ağır olacak bu üzücü olay, iki şeyden hangisinin tercih edileceği hususundaki tereddütle sonuçlandı. Ali mi Muaviye mi, Medine mi Şam mı, demokratik hilafet yönetimi mi esaretçi yönetim mi?.. İslam toplumu tarihin bu dönüm noktasında öyle bir yolu tercih etmiştir ki, bu yol sonunda onu sömürülmeye açık hale ve nihayetinde de sömürge durumuna getirmiştir."
İslam tarihinin akışını değiştiren Sıffin olayı İslam medeniyetini aklın hükmedip azamet ve ihtişamın süslediği ama bunun yanında ruhun sönükleşmesine götüren rehavetin de başladığı bir döneme sokmuştur. İslam medeniyetinin "Yükseliş Dönemi" Hira Mağarası'ndaki ilk vahiy gecesiyle başlayıp hicri 38 yılındaki Sıffin olayıyla biter. İşte İslam tarihi Sıffin'de böyle kritik bir ana şahit olmuştur.
Malik b. Nebi'nin dediği gibi: "Tarihte toplumları yolundan saptıran felaketler bir istisna değildir, sürekli tekerrür ederler. Biz Sıffin Savaşı'nda İslam dünyasının üzerine çöken felaketin bu tür bir hadise olduğunu görüyoruz. Zira bu felaket ümmeti, iman ve ilerleme motivasyonlarıyla dolu Medine atmosferinden çıkarmış ve onu lüks yaşam tarzı ve imanı zayıflığın bir araya geldiği Şam atmosferine taşımıştır."
"Etkileri ağır olacak bu üzücü olay, iki şeyden hangisinin tercih edileceği hususundaki tereddütle sonuçlandı. Ali mi Muaviye mi, Medine mi Şam mı, demokratik hilafet yönetimi mi esaretçi yönetim mi?.. İslam toplumu tarihin bu dönüm noktasında öyle bir yolu tercih etmiştir ki, bu yol sonunda onu sömürülmeye açık hale ve nihayetinde de sömürge durumuna getirmiştir."