Homeros, Necatigil, Nâzım, Rilke, Arif, Akın, Rimbaud, Birsel, Çapan, Madak, Anday, Kutlar, Telli, Baudelaire… Kadim ozanlar, modern şairler, dünün ve bugünün şairleri…
Mahmut Temizyürek, şiir ve şair üzerine denemeler toplamı Şiir Unutmaz’da, sözü eğip bükmeden, tertemiz bir Türkçeyle ve bütüncül bir yaklaşımla, okuru şairin yayımlanma sancısı, kendini yaratma şansı, etkilenme endişesi gibi duraklardan geçiriyor. Şiirin güvenli bir sığınak olması ya da olmaması meselesini edebi ana-baba ile genç şairin ilişkisine uzatıyor; uzun ve çetin bir yolun getirdikleri ve götürdüklerini düşünürken şiirin varlığı sorgulayan gücüne el atıyor. Temizyürek’in özgün bakış açısı, şimdinin şiiri ve şairini ele almayı da unutmuyor. Şiir Unutmaz, dil pınarının üstünde yükselen upuzun bir köprü.
Ah deli Hırs! Nedir bu? Zenginlik, güç, şöhret gibi sahip olma güdülerinin kışkırtıcılarını anlamak zor değil – ama “olmak” fiilini bu çağda “şair olmak”la özdeşliğe zorlayan o arzu nedir? Besbelli, bizden önce gelenler çelmiştir aklımızı, kalbimizi. Onlara öykünmeyle başlamıştır her şey ama bu dünyada var olmanın iradi bir seçimi olarak benimsemişizdir sonuçta. Her sanat dalında yeni bir öznenin katılımını sağlayan o büyülü “romantik yalan”a inanmışızdır; bunu belli bir “hakikate” dönüştürmek istemişizdir; René Girard’ın öngördüğü tartışmalı arzu kuramı gibi. Üstelik şiirin de, şairin de hiçbir kıymeti kalmamış bir çağda nasıl bir arzu tutuşmasıdır bu?
Homeros, Necatigil, Nâzım, Rilke, Arif, Akın, Rimbaud, Birsel, Çapan, Madak, Anday, Kutlar, Telli, Baudelaire… Kadim ozanlar, modern şairler, dünün ve bugünün şairleri…
Mahmut Temizyürek, şiir ve şair üzerine denemeler toplamı Şiir Unutmaz’da, sözü eğip bükmeden, tertemiz bir Türkçeyle ve bütüncül bir yaklaşımla, okuru şairin yayımlanma sancısı, kendini yaratma şansı, etkilenme endişesi gibi duraklardan geçiriyor. Şiirin güvenli bir sığınak olması ya da olmaması meselesini edebi ana-baba ile genç şairin ilişkisine uzatıyor; uzun ve çetin bir yolun getirdikleri ve götürdüklerini düşünürken şiirin varlığı sorgulayan gücüne el atıyor. Temizyürek’in özgün bakış açısı, şimdinin şiiri ve şairini ele almayı da unutmuyor. Şiir Unutmaz, dil pınarının üstünde yükselen upuzun bir köprü.
Ah deli Hırs! Nedir bu? Zenginlik, güç, şöhret gibi sahip olma güdülerinin kışkırtıcılarını anlamak zor değil – ama “olmak” fiilini bu çağda “şair olmak”la özdeşliğe zorlayan o arzu nedir? Besbelli, bizden önce gelenler çelmiştir aklımızı, kalbimizi. Onlara öykünmeyle başlamıştır her şey ama bu dünyada var olmanın iradi bir seçimi olarak benimsemişizdir sonuçta. Her sanat dalında yeni bir öznenin katılımını sağlayan o büyülü “romantik yalan”a inanmışızdır; bunu belli bir “hakikate” dönüştürmek istemişizdir; René Girard’ın öngördüğü tartışmalı arzu kuramı gibi. Üstelik şiirin de, şairin de hiçbir kıymeti kalmamış bir çağda nasıl bir arzu tutuşmasıdır bu?