Demeter ve Persephone üzerine yazılanlardan başlayarak günümüze kadar gelen anne-kız ikilemine dayalı şiirlerin serüveni, özellikle ataerkil tahakkümün kadını her alanda ikinci plana itmesi sebebiyle çetrefilli, kavgalı ve acılı bir yolculuğa dönüşmüştür. Kadın şairler, mitik dönemlerden beri bu adaletsiz sistematiğe hizmet eden unsurlara karşı duruşu sürdürmüş, dilsel alanda adil sistemlerin öznesi ve kendi olmaya dair metaforlar üretmişlerdir.
Betül Tarıman, arkaik kökenleri vahşi kadın arkepine dayanan anne-kız ilişkisini kişisel tecrübelerinden yola çıkarak kültürel ve imgesel bir zeminde şiirleştirir. Onun anne-kız imgelemi, kendi ikliminden bütün coğrafyaya yayılarak okurunu yeni bir bilince uyanmaya davet eder.
Elinizdeki kitap, Betül Tarıman şiirindeki anne-kız metaforunu, tarihsel ve temel paradigmalar üzerinden ele alıyor. Mihrican Aylanç, Betül Tarıman’ın kadınlığa anne ve annelik(ler) üzerinden yüklediği yeni anlamları inceleyerek literatürümüze farklı bir okuma biçimi de kazandırıyor.
Demeter ve Persephone üzerine yazılanlardan başlayarak günümüze kadar gelen anne-kız ikilemine dayalı şiirlerin serüveni, özellikle ataerkil tahakkümün kadını her alanda ikinci plana itmesi sebebiyle çetrefilli, kavgalı ve acılı bir yolculuğa dönüşmüştür. Kadın şairler, mitik dönemlerden beri bu adaletsiz sistematiğe hizmet eden unsurlara karşı duruşu sürdürmüş, dilsel alanda adil sistemlerin öznesi ve kendi olmaya dair metaforlar üretmişlerdir.
Betül Tarıman, arkaik kökenleri vahşi kadın arkepine dayanan anne-kız ilişkisini kişisel tecrübelerinden yola çıkarak kültürel ve imgesel bir zeminde şiirleştirir. Onun anne-kız imgelemi, kendi ikliminden bütün coğrafyaya yayılarak okurunu yeni bir bilince uyanmaya davet eder.
Elinizdeki kitap, Betül Tarıman şiirindeki anne-kız metaforunu, tarihsel ve temel paradigmalar üzerinden ele alıyor. Mihrican Aylanç, Betül Tarıman’ın kadınlığa anne ve annelik(ler) üzerinden yüklediği yeni anlamları inceleyerek literatürümüze farklı bir okuma biçimi de kazandırıyor.