Sinema, filmler aracılığıyla oluşturduğu manyetik alan ve rezonans ile toplumu ve insanları etki altına alabilme kabiliyetine sahiptir. Her film, türü veya konusu itibariyle manyetik bir çekim alanı oluşturur ve izleyiciyi kendine çekerek etki altına alır. Güçlü ve etkileyici filmler, sinemanın güçlü mıknatısları görevini görür ve bu filmlerin manyetik alanı toplumu etkisi altına almakla kalmaz, bunun da ötesinde kendi zamanını da aşan bir rezonansa dönüşür.
Sinema, yaşamı ve insanı merkezine yerleştirdikçe ortaya çıkan doğal frekans, izleyicide de toplumda da doğal titreşimler meydana getirir ve onun topluma ve insana etki kabiliyeti de buna paralel olarak artar. Güçlü titreşimin kaynağı sinema oldukça, dış kaynaktan-izleyiciden gelen frekansları da etkisi altına alıp kendisiyle eşitleyerek tek rezonansa dönüşür. Bu durum, sinema ile toplum ve insanın senkronize olması biçiminde de ifade edilebilir.
Sinema, iki taraflı bir karşılaşmanın olduğu toplumsal bir olaydır. Bu karşılaşma, karşılıklı bir temas ve ilişkiler ağı meydana getirir ve her iki taraf üzerinde de dönüştürücü bir efekt ya da kurgulanmış bir toplumsal akustik ortaya çıkarır. Topluma ait tüm sesler-frekanslar, kolektif bir yankı sonucunda sinemaya-filme aktarılırken, sinemanın diline uyarlanır ve sinemaca konuşan filmler aracılığıyla yeniden sese ve görüntüye dönüşerek tekrardan topluma döner. Buna bağlı olarak sinemanın ortaya çıkardığı kültürel rezonans, sürekli bir dinamik yapı oluşturarak bunu öznelerarası bir alanın ötesine taşır ve bu alana toplumu ve insanı dahil ederek onu istediği gibi kurgulayabilen özne olur.
Her film bir empatik rezonans ortaya çıkarır ve toplum ile insanın kendini izleyip anlamasının da yolunu açar. Böylece toplumun akustiğinde meydana gelen tüm ses-frekans sorunlarının izlenip görülmesi ve tespit edilmesi de sağlanır. Biyorezonansın, yaşamsal ve toplumsal rezonansla olan uyumu ile kişinin enerjisi değişir. Sinema da insanın kendini arama-bulma-anlama sürecinde bu enerjiyi yönlendiren en önemli aktörlerdendir.
Sinema, filmler aracılığıyla oluşturduğu manyetik alan ve rezonans ile toplumu ve insanları etki altına alabilme kabiliyetine sahiptir. Her film, türü veya konusu itibariyle manyetik bir çekim alanı oluşturur ve izleyiciyi kendine çekerek etki altına alır. Güçlü ve etkileyici filmler, sinemanın güçlü mıknatısları görevini görür ve bu filmlerin manyetik alanı toplumu etkisi altına almakla kalmaz, bunun da ötesinde kendi zamanını da aşan bir rezonansa dönüşür.
Sinema, yaşamı ve insanı merkezine yerleştirdikçe ortaya çıkan doğal frekans, izleyicide de toplumda da doğal titreşimler meydana getirir ve onun topluma ve insana etki kabiliyeti de buna paralel olarak artar. Güçlü titreşimin kaynağı sinema oldukça, dış kaynaktan-izleyiciden gelen frekansları da etkisi altına alıp kendisiyle eşitleyerek tek rezonansa dönüşür. Bu durum, sinema ile toplum ve insanın senkronize olması biçiminde de ifade edilebilir.
Sinema, iki taraflı bir karşılaşmanın olduğu toplumsal bir olaydır. Bu karşılaşma, karşılıklı bir temas ve ilişkiler ağı meydana getirir ve her iki taraf üzerinde de dönüştürücü bir efekt ya da kurgulanmış bir toplumsal akustik ortaya çıkarır. Topluma ait tüm sesler-frekanslar, kolektif bir yankı sonucunda sinemaya-filme aktarılırken, sinemanın diline uyarlanır ve sinemaca konuşan filmler aracılığıyla yeniden sese ve görüntüye dönüşerek tekrardan topluma döner. Buna bağlı olarak sinemanın ortaya çıkardığı kültürel rezonans, sürekli bir dinamik yapı oluşturarak bunu öznelerarası bir alanın ötesine taşır ve bu alana toplumu ve insanı dahil ederek onu istediği gibi kurgulayabilen özne olur.
Her film bir empatik rezonans ortaya çıkarır ve toplum ile insanın kendini izleyip anlamasının da yolunu açar. Böylece toplumun akustiğinde meydana gelen tüm ses-frekans sorunlarının izlenip görülmesi ve tespit edilmesi de sağlanır. Biyorezonansın, yaşamsal ve toplumsal rezonansla olan uyumu ile kişinin enerjisi değişir. Sinema da insanın kendini arama-bulma-anlama sürecinde bu enerjiyi yönlendiren en önemli aktörlerdendir.