“Az önce seni çocukluğuna götüren bir zaman makinesinin önünde durdun. İlerleyemeyişinin tek suçlusu oydu. Acılarının da... Hep yeni şeylerden söz ediyorsun ama aslında yalan! Geçmiş bugününün yularını sıkıca tutuyor. Acıyı iliklerine kadar enjekte etmiş bir geçmişten söz ediyorum. Böyle bir geçmişin sana umutlu gelecekten söz etmesi o kadar imkânsız ki. Bazen yelelerini savurarak geçen özgür siyah atlar gelir gözlerimin önüne. Ben o atlardan biriyim işte. Sense köklerine sımsıkı bağlı bir çınarsın. Bir gün mutlaka dönecektin toprağına. Bir ağacın varlığını duyumsaması için toprak gerekir.”
Toplumsal gerçekçi öğeleri büyülü gerçekçilikle harmanlayan polisiye tadında yazılmış Siranuş'un Mızıkası, içimizden uğurlayamadıklarımıza bir sesleniş. Kadrajına 1970'lerin Türkiye'sini alan Ayla Önal, okura “bir ömrün üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, anılar için zaman olduğu yerde donmuştur” mesajını veriyor.
“Az önce seni çocukluğuna götüren bir zaman makinesinin önünde durdun. İlerleyemeyişinin tek suçlusu oydu. Acılarının da... Hep yeni şeylerden söz ediyorsun ama aslında yalan! Geçmiş bugününün yularını sıkıca tutuyor. Acıyı iliklerine kadar enjekte etmiş bir geçmişten söz ediyorum. Böyle bir geçmişin sana umutlu gelecekten söz etmesi o kadar imkânsız ki. Bazen yelelerini savurarak geçen özgür siyah atlar gelir gözlerimin önüne. Ben o atlardan biriyim işte. Sense köklerine sımsıkı bağlı bir çınarsın. Bir gün mutlaka dönecektin toprağına. Bir ağacın varlığını duyumsaması için toprak gerekir.”
Toplumsal gerçekçi öğeleri büyülü gerçekçilikle harmanlayan polisiye tadında yazılmış Siranuş'un Mızıkası, içimizden uğurlayamadıklarımıza bir sesleniş. Kadrajına 1970'lerin Türkiye'sini alan Ayla Önal, okura “bir ömrün üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, anılar için zaman olduğu yerde donmuştur” mesajını veriyor.