"Siz hiç öldünüz mü?
Ama ben öldüm.
Ölmeseydi ben şimdi burada olmayabilirdim. Dolunayın aydınlatmaya çalıştığı bu deniz kenarında değil de hiç olmak istemediğim bir yerde olurdum. Şu gök kubbe ne kadar da uzakta. Şu yıldızlar, ne kadar da çok. Sonsuz, siyahlaşmış maviliğin derinliklerine bir çiftçinin ustalığıyla gökyüzüne nasıl da serpiştirilmiş. Yeryüzündeki karmaşık sorunlardan uzakta,inadına var olmanın mutluluğuyla göz kırpıyorlar. Dolunay Prusya mavisi denizde nasıl da yansıyor. Çok ileride şu küçücük üç ışık noktasını kaç kişi görüyor. Fındıkkabuğu gibi sallanan teknenin içindeki saçı sakalı birbirine karışmış adam kim bilir hangiumutlarla açıldı bu akşam. Balıkçı tekneleri, sabahın ilk ışıklarıyla motorlarının “pat pat pat” sesleriyle
dönerler: Yorgun ve uykusuz…"
"Siz hiç öldünüz mü?
Ama ben öldüm.
Ölmeseydi ben şimdi burada olmayabilirdim. Dolunayın aydınlatmaya çalıştığı bu deniz kenarında değil de hiç olmak istemediğim bir yerde olurdum. Şu gök kubbe ne kadar da uzakta. Şu yıldızlar, ne kadar da çok. Sonsuz, siyahlaşmış maviliğin derinliklerine bir çiftçinin ustalığıyla gökyüzüne nasıl da serpiştirilmiş. Yeryüzündeki karmaşık sorunlardan uzakta,inadına var olmanın mutluluğuyla göz kırpıyorlar. Dolunay Prusya mavisi denizde nasıl da yansıyor. Çok ileride şu küçücük üç ışık noktasını kaç kişi görüyor. Fındıkkabuğu gibi sallanan teknenin içindeki saçı sakalı birbirine karışmış adam kim bilir hangiumutlarla açıldı bu akşam. Balıkçı tekneleri, sabahın ilk ışıklarıyla motorlarının “pat pat pat” sesleriyle
dönerler: Yorgun ve uykusuz…"