Kendi öz toprakları üzerinde evsiz, barksız, çaresiz birer yabancıydılar şimdi. Döndüler, ama umduklarını bulamadılar. çaresizlikten çoban tuttukları insanlara çoban, ırgat tuttuklarına ırgat, hizmetçi tuttuklarına hizmetçi olup karın tokluğuna çalıştılar. Gün oldu tok, gün oldu aç kaldılar. İyi komşuların merhametine sığındılar. Bir süre gizlenip çekilmez bir hayat sürdürdüler. Yaban eller zor gelmiş, vatan hasreti ateş olup yüreklerini yakmıştı. Büyük aşkla, şevkle ve umutla evlerine dönmüşlerdi ama gördükleri karşısında bütün umutları buzla tuz olmuştu. Gün geçtikçe horlandılar, dışlandılar, ötekileştirildiler. " Kılıç artığı " sıfatı ile aşağılandılar. Köy halkı bir sabah kalktığında Zanan Gelini, biricik kızını ve onlarla birlikte dönen yoldaşlarını yerlerinde bulamadılar. Hepsi kuş olup gitmişti sanki. Zamanında; kendilerine hizmetçi, hizmetkarlık yapanlara hizmetçi olmayı içlerine sindirememişlerdi demek. Geriye yaralı hatıralarını, kanlı gözyaşlarını, kırık kalplerini dostluk izlerini bırakıp gittiler. Tandırlarında pişirilen sıcak bir ekmeği bile yemeden bir gece yarısı can havlıyla kaçarak gittiler.
Kendi öz toprakları üzerinde evsiz, barksız, çaresiz birer yabancıydılar şimdi. Döndüler, ama umduklarını bulamadılar. çaresizlikten çoban tuttukları insanlara çoban, ırgat tuttuklarına ırgat, hizmetçi tuttuklarına hizmetçi olup karın tokluğuna çalıştılar. Gün oldu tok, gün oldu aç kaldılar. İyi komşuların merhametine sığındılar. Bir süre gizlenip çekilmez bir hayat sürdürdüler. Yaban eller zor gelmiş, vatan hasreti ateş olup yüreklerini yakmıştı. Büyük aşkla, şevkle ve umutla evlerine dönmüşlerdi ama gördükleri karşısında bütün umutları buzla tuz olmuştu. Gün geçtikçe horlandılar, dışlandılar, ötekileştirildiler. " Kılıç artığı " sıfatı ile aşağılandılar. Köy halkı bir sabah kalktığında Zanan Gelini, biricik kızını ve onlarla birlikte dönen yoldaşlarını yerlerinde bulamadılar. Hepsi kuş olup gitmişti sanki. Zamanında; kendilerine hizmetçi, hizmetkarlık yapanlara hizmetçi olmayı içlerine sindirememişlerdi demek. Geriye yaralı hatıralarını, kanlı gözyaşlarını, kırık kalplerini dostluk izlerini bırakıp gittiler. Tandırlarında pişirilen sıcak bir ekmeği bile yemeden bir gece yarısı can havlıyla kaçarak gittiler.