2000'li yıllara büyük umutlarla girmiştik. Bu yeni çağın bir insan hakları çağı olacağını düşünüyor ve tüm insanların kendi özgün renkleri ile içinde yaşadıkları topluma ve hatta dünyaya eşitçe ve özgürce katıldıkları bir dünyayı düşlüyorduk. İnsan Hakları Çağı'nda insanların kendi haklarının peşinde olduğu kadar başkalarının hak ve özgürlüklerini de gözeten bir bilinç ve duyarlılığa sahip olacağını umut ediyorduk. Ancak bu düş fazla uzun sürmedi…
Lacan, “kelimelere ancak istenilen bir şey yok olduğunda ihtiyaç duyulur” demişti. Bizim politika, iletişim ve etik kelimelerine duyduğumuz ihtiyacın artması ve bu konuda düşünme çabası da bunların azalması ve yok olması ile doğrudan ilgili bir durum olsa gerek. Bu kitabın yazılması da etik ilkelere olan ihtiyacın politik alan başta olmak üzere, yaşamın her alanında yaşamsal önemde bir ihtiyaç haline gelmesinin bir sonucudur.
Kitabın yazarı özgeçmişinden de anlaşılacağı üzere, siyaset bilimi ve iletişim alanlarında uzmanlaşan ve siyaset bilimi, siyasal düşünceler ve siyasal iletişim konularında ders veren bir bilim insanıdır. Ancak yazdıklarını bir uzman görüşü olarak değil, ülkesinin ve dünyanın geleceği için kaygılanan ve aydınlanmanın özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve adalet eksenli geniş ufuklu tahayyülünün yeniden canlandırılması için mücadele edilmesi gerektiğini düşünen ve bu mücadele içinde kendine bir yer arayan sıradan bir insanın, bir yurttaşın, bir kalender çelebinin yazmış olduğu satırlar olarak okumak, bu çalışmanın ortaya koymak için çaba gösterdiği şeyleri anlamak açısından özel bir önem taşımaktadır…
2000'li yıllara büyük umutlarla girmiştik. Bu yeni çağın bir insan hakları çağı olacağını düşünüyor ve tüm insanların kendi özgün renkleri ile içinde yaşadıkları topluma ve hatta dünyaya eşitçe ve özgürce katıldıkları bir dünyayı düşlüyorduk. İnsan Hakları Çağı'nda insanların kendi haklarının peşinde olduğu kadar başkalarının hak ve özgürlüklerini de gözeten bir bilinç ve duyarlılığa sahip olacağını umut ediyorduk. Ancak bu düş fazla uzun sürmedi…
Lacan, “kelimelere ancak istenilen bir şey yok olduğunda ihtiyaç duyulur” demişti. Bizim politika, iletişim ve etik kelimelerine duyduğumuz ihtiyacın artması ve bu konuda düşünme çabası da bunların azalması ve yok olması ile doğrudan ilgili bir durum olsa gerek. Bu kitabın yazılması da etik ilkelere olan ihtiyacın politik alan başta olmak üzere, yaşamın her alanında yaşamsal önemde bir ihtiyaç haline gelmesinin bir sonucudur.
Kitabın yazarı özgeçmişinden de anlaşılacağı üzere, siyaset bilimi ve iletişim alanlarında uzmanlaşan ve siyaset bilimi, siyasal düşünceler ve siyasal iletişim konularında ders veren bir bilim insanıdır. Ancak yazdıklarını bir uzman görüşü olarak değil, ülkesinin ve dünyanın geleceği için kaygılanan ve aydınlanmanın özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve adalet eksenli geniş ufuklu tahayyülünün yeniden canlandırılması için mücadele edilmesi gerektiğini düşünen ve bu mücadele içinde kendine bir yer arayan sıradan bir insanın, bir yurttaşın, bir kalender çelebinin yazmış olduğu satırlar olarak okumak, bu çalışmanın ortaya koymak için çaba gösterdiği şeyleri anlamak açısından özel bir önem taşımaktadır…