Kitabın hazırlanışında hastalığın adı üzerinde çok düşündüm. Hastalık 1911 yılında İsviçreli ruh hekimi Eugen Bleuler’in adlandırmasından beri yüz yıldan uzun süredir bu adla anılmaktadır. 122 Sözcük anlamı akıl (freni) yarılması (şizo) ya da akıl bölünmesi olup insanların çok da kabul etmek istemedikleri bir hastalık adı olarak bilim dünyasında kabul görmüştür. Şizofrenide en önemli sorunlardan birisi hastaların toplum tarafından damgalanmasıdır. Hastalığın kötü gidişli olduğu durumlarda (kuşkusuz hastaların önemli bir kısmı düzelmekte ve iyileşmektedir) hastanın, ailenin, çevrenin ve toplumun yaşadığı sıkıntılardan dolayı hastalığa olumsuz bir bakış vardır.
Ama bu olumsuz bakışın hastalığın adıyla birlikte davet edildiğine de dikkat etmemiz gerekiyor. Akıl yarılması ya da usyarılımı terim olarak insanların uslarında yarılmış, bölünmüş, parçalanmış bir usu aklı çağrıştırmakta ve hastaların yaşadığı çıldırı durumlarıyla birleştiğinde bu terim olumsuz bir anlam yüküyle belirmektedir. Gerçi Türkçe konuşan bireyler için şizofreni adı, terim olarak ezberlenmiş bir addır ve sözcük olarak anlamlı bir çağrışım oluşturmaz. Hasta ve hasta yakınlarının çoğu da hastalıkla ilgili olarak ya psikotik bozukluk ya psikoz ya sinirsel hastalık ya depresyon ya da şizofen gibi adlar söylemekte ve hastalığı ancak uzmanların anlatımıyla ve kavrayabildikleri kadarıyla anlamaktadır. Toplum açısından bakıldığında hastalık basın-yayın organlarının sunduğu biçimiyle anlaşılmaktadır. Olumsuz sunumlar olumsuz bakışı doğurmakta ve damgalama için şizofreni adının birlikte çağrıştırdığı olumsuz anılar beyinde kuvvetli bir çağrışım ağının oluşmasına yol açmaktadır.
Hastaların ve yakınlarının bu hastalığın adını iyi öğrenmeleri ve ona göre tedavi ve önlem çalışmalarına katılmaları gerektiği ortadadır. İyi öğrenmenin yolu da anlaşılır sözcük ya da sözcüklerden oluşturulmuş terimleri kullanmaktan geçer. Ben, neredeyse 10 yıldır hem öğrenci hem hasta hem de aile eğitimlerinde bu hastalığı düşünce ve algı bozukluğu olarak adlandırıyorum. Hastalığın en temel belirtileri beynin düşünce ve algı dizgeleriyle ilgilidir. Şizofreni denince dünyanın her yerinde hastaların düşünce bozukluğu ve algı bozukluğunu birlikte yaşadığı durumlar usa gelir.
Başkalarının inanmadığı düşünceler olan sanrılar, anlaşılmaz düşünceler (düşünce dağınıklığı) ve başkalarının işitmediği ya da görmediği şeyleri algılama anlamında varsanılar şizofrenide temel belirtilerdir. Kuşkusuz yalnızca bu belirtiler değil, beynin düşünce üretme ve algılama dizgesi ile etkileşimde bulunan diğer dizgelerin etkilenmesiyle başka belirtiler de ortaya çıkar. Ancak önde gelen belirtilerin özelliklerine vurgu yapan bir adlandırmanın daha uygun olacağını düşündüğüm için ben bu hastalığı düşünce ve algı bozukluğu olarak anlıyor ve anlatıyorum.
Hastalarım, yakınları ve öğrencilerimden şimdiye kadar hep olumlu geribildirim aldım. Kitapta bu anlayışın yansımalarını göreceksiniz. Bununla beraber kitabın başlığında şizofreni adını kullanmayı sürdürdüm. Çünkü, hastalık ülkemizde uzmanlar tarafından bu adla anılmakta ve Sağlık Bakanlığı’nın tanı kayıtlarında bu adla yer bulmaktadır. Bu nedenle her ne kadar daha anlaşılır bir terimlemeyle konuyu anlatsam da kitabın yeni baskısında da eski başlığı kullanmayı sürdürdüm. Kitapta yer alan hasta ve aile üyelerine ait olan sözler, eğer basılı bir kaynaktan alınmadılarsa, gizlilik ilkesi gereği onların izniyle ve adları değiştirilerek verildi. Olay örgüsü anlatılıyorsa yine gizlilik ilkesi gereği kimlikler değiştirildi.
Kitabın hazırlanışında hastalığın adı üzerinde çok düşündüm. Hastalık 1911 yılında İsviçreli ruh hekimi Eugen Bleuler’in adlandırmasından beri yüz yıldan uzun süredir bu adla anılmaktadır. 122 Sözcük anlamı akıl (freni) yarılması (şizo) ya da akıl bölünmesi olup insanların çok da kabul etmek istemedikleri bir hastalık adı olarak bilim dünyasında kabul görmüştür. Şizofrenide en önemli sorunlardan birisi hastaların toplum tarafından damgalanmasıdır. Hastalığın kötü gidişli olduğu durumlarda (kuşkusuz hastaların önemli bir kısmı düzelmekte ve iyileşmektedir) hastanın, ailenin, çevrenin ve toplumun yaşadığı sıkıntılardan dolayı hastalığa olumsuz bir bakış vardır.
Ama bu olumsuz bakışın hastalığın adıyla birlikte davet edildiğine de dikkat etmemiz gerekiyor. Akıl yarılması ya da usyarılımı terim olarak insanların uslarında yarılmış, bölünmüş, parçalanmış bir usu aklı çağrıştırmakta ve hastaların yaşadığı çıldırı durumlarıyla birleştiğinde bu terim olumsuz bir anlam yüküyle belirmektedir. Gerçi Türkçe konuşan bireyler için şizofreni adı, terim olarak ezberlenmiş bir addır ve sözcük olarak anlamlı bir çağrışım oluşturmaz. Hasta ve hasta yakınlarının çoğu da hastalıkla ilgili olarak ya psikotik bozukluk ya psikoz ya sinirsel hastalık ya depresyon ya da şizofen gibi adlar söylemekte ve hastalığı ancak uzmanların anlatımıyla ve kavrayabildikleri kadarıyla anlamaktadır. Toplum açısından bakıldığında hastalık basın-yayın organlarının sunduğu biçimiyle anlaşılmaktadır. Olumsuz sunumlar olumsuz bakışı doğurmakta ve damgalama için şizofreni adının birlikte çağrıştırdığı olumsuz anılar beyinde kuvvetli bir çağrışım ağının oluşmasına yol açmaktadır.
Hastaların ve yakınlarının bu hastalığın adını iyi öğrenmeleri ve ona göre tedavi ve önlem çalışmalarına katılmaları gerektiği ortadadır. İyi öğrenmenin yolu da anlaşılır sözcük ya da sözcüklerden oluşturulmuş terimleri kullanmaktan geçer. Ben, neredeyse 10 yıldır hem öğrenci hem hasta hem de aile eğitimlerinde bu hastalığı düşünce ve algı bozukluğu olarak adlandırıyorum. Hastalığın en temel belirtileri beynin düşünce ve algı dizgeleriyle ilgilidir. Şizofreni denince dünyanın her yerinde hastaların düşünce bozukluğu ve algı bozukluğunu birlikte yaşadığı durumlar usa gelir.
Başkalarının inanmadığı düşünceler olan sanrılar, anlaşılmaz düşünceler (düşünce dağınıklığı) ve başkalarının işitmediği ya da görmediği şeyleri algılama anlamında varsanılar şizofrenide temel belirtilerdir. Kuşkusuz yalnızca bu belirtiler değil, beynin düşünce üretme ve algılama dizgesi ile etkileşimde bulunan diğer dizgelerin etkilenmesiyle başka belirtiler de ortaya çıkar. Ancak önde gelen belirtilerin özelliklerine vurgu yapan bir adlandırmanın daha uygun olacağını düşündüğüm için ben bu hastalığı düşünce ve algı bozukluğu olarak anlıyor ve anlatıyorum.
Hastalarım, yakınları ve öğrencilerimden şimdiye kadar hep olumlu geribildirim aldım. Kitapta bu anlayışın yansımalarını göreceksiniz. Bununla beraber kitabın başlığında şizofreni adını kullanmayı sürdürdüm. Çünkü, hastalık ülkemizde uzmanlar tarafından bu adla anılmakta ve Sağlık Bakanlığı’nın tanı kayıtlarında bu adla yer bulmaktadır. Bu nedenle her ne kadar daha anlaşılır bir terimlemeyle konuyu anlatsam da kitabın yeni baskısında da eski başlığı kullanmayı sürdürdüm. Kitapta yer alan hasta ve aile üyelerine ait olan sözler, eğer basılı bir kaynaktan alınmadılarsa, gizlilik ilkesi gereği onların izniyle ve adları değiştirilerek verildi. Olay örgüsü anlatılıyorsa yine gizlilik ilkesi gereği kimlikler değiştirildi.