Aslında,
İçinde saf aklın tahta kurulması gereken
Karanlık hücre, tamamen boş.
—Theodor Lessing
Yüzyılın önde gelen psikanalistlerinden biri olan Arno Gruen, “İtaate Karşı” ve “Terörizme Karşı” kitaplarının ardından “Soğuk Akla Karşı” adlı bu kitapla, üçlemesini bitiriyor.
Yazar, sivri ve âdeta rahatsız edici bir şekilde her şeyi soyut rasyonalize etmenin ne kadar tehlikeli olduğunun altını çizerken, konuşur konuşmaz nasıl itaatkâr ve makul olmayı öğrendiğimizi de açıklıyor. Ama aslında hayatımızı yabancılaştıran ve dünyamızı yok eden “soğuk” bir nedendir. Yavaş yavaş duygularımız yok olur, kendi benliğimizi kaybederiz. Düşünebilme yetimize rağmen modern dünyada özgür değiliz; gönüllü olarak bir bağımlılıktan diğerine geçiyoruz. Giderek daha fazla insan kendini “itaat”, “terör” ve “soğuk akıl” gibi kısır döngüde buluyor. Eğer bu gelişmeye karşı çıkmazsak ve durumu tersine çevirmezsek, dünyamız uçuruma doğru sürüklenecektir.
Aslında,
İçinde saf aklın tahta kurulması gereken
Karanlık hücre, tamamen boş.
—Theodor Lessing
Yüzyılın önde gelen psikanalistlerinden biri olan Arno Gruen, “İtaate Karşı” ve “Terörizme Karşı” kitaplarının ardından “Soğuk Akla Karşı” adlı bu kitapla, üçlemesini bitiriyor.
Yazar, sivri ve âdeta rahatsız edici bir şekilde her şeyi soyut rasyonalize etmenin ne kadar tehlikeli olduğunun altını çizerken, konuşur konuşmaz nasıl itaatkâr ve makul olmayı öğrendiğimizi de açıklıyor. Ama aslında hayatımızı yabancılaştıran ve dünyamızı yok eden “soğuk” bir nedendir. Yavaş yavaş duygularımız yok olur, kendi benliğimizi kaybederiz. Düşünebilme yetimize rağmen modern dünyada özgür değiliz; gönüllü olarak bir bağımlılıktan diğerine geçiyoruz. Giderek daha fazla insan kendini “itaat”, “terör” ve “soğuk akıl” gibi kısır döngüde buluyor. Eğer bu gelişmeye karşı çıkmazsak ve durumu tersine çevirmezsek, dünyamız uçuruma doğru sürüklenecektir.