Gündelik hayatta hangi araçlarla, nasıl politik aktörler oluyoruz?
Bu soruya yanıt arayan Sokak Siyaseti’nin üç temel kabulü var: Siyaset bir inşa sürecidir; bu süreçte kurulan yapılar gündelik yaşam içinde tekrar tekrar yıkılır ve yeniden yapılır; siyasetin gündelik inşası sokakta şekillenir.
Yazar siyasetin şekillenmesinde devlet, ulus, egemen kültür gibi makro yapıların rolüne öncelik veren yaklaşımların aksine, özneler ile toplumsal yapılar arasındaki ilişki biçimlerine odaklanıyor, sokak siyasetinin diğer kolektif eylem ve toplumsal hareket biçimleriyle temas ve farklılık noktalarını inceliyor. Berlin'deki grafiticiler ve işgal evi sakinleriyle yapılan saha çalışmasından örneklerle somutlanan çalışmanın ekseninde, günümüzün siyasi krizi ile bu toplumsal hareketlerin ilişkisi var: "Eşitlik ve özgürlük ideallerinin pazara hakim güçlerin çıkarları lehine massedilmesi, refah devleti kurumlarının çözülmesi, seçim sonuçlarının halkı temsil ettiğine dair inancın azalması ve tüm bu sorunları kapsayan bir mesele olarak ... kriz tartışmalarının ardından gelişen güncel toplumsal hareket repertuvarları, fiziki bir uzam ve bir metafor olarak sokağın içinden, siyasal katılımı merkezsizleştirmeye, yersizyurtsuzlaştırmaya çalışıyorlar."
Funda Çoban’ın siyaseti yeniden düşünmeye çağrı niteliğindeki bu önemli katkısının, okurların ilgisini hak ettiğine inanıyoruz.
Gündelik hayatta hangi araçlarla, nasıl politik aktörler oluyoruz?
Bu soruya yanıt arayan Sokak Siyaseti’nin üç temel kabulü var: Siyaset bir inşa sürecidir; bu süreçte kurulan yapılar gündelik yaşam içinde tekrar tekrar yıkılır ve yeniden yapılır; siyasetin gündelik inşası sokakta şekillenir.
Yazar siyasetin şekillenmesinde devlet, ulus, egemen kültür gibi makro yapıların rolüne öncelik veren yaklaşımların aksine, özneler ile toplumsal yapılar arasındaki ilişki biçimlerine odaklanıyor, sokak siyasetinin diğer kolektif eylem ve toplumsal hareket biçimleriyle temas ve farklılık noktalarını inceliyor. Berlin'deki grafiticiler ve işgal evi sakinleriyle yapılan saha çalışmasından örneklerle somutlanan çalışmanın ekseninde, günümüzün siyasi krizi ile bu toplumsal hareketlerin ilişkisi var: "Eşitlik ve özgürlük ideallerinin pazara hakim güçlerin çıkarları lehine massedilmesi, refah devleti kurumlarının çözülmesi, seçim sonuçlarının halkı temsil ettiğine dair inancın azalması ve tüm bu sorunları kapsayan bir mesele olarak ... kriz tartışmalarının ardından gelişen güncel toplumsal hareket repertuvarları, fiziki bir uzam ve bir metafor olarak sokağın içinden, siyasal katılımı merkezsizleştirmeye, yersizyurtsuzlaştırmaya çalışıyorlar."
Funda Çoban’ın siyaseti yeniden düşünmeye çağrı niteliğindeki bu önemli katkısının, okurların ilgisini hak ettiğine inanıyoruz.