Gerçek Bir Yaşam Hikayesi
Pankreas kanseri, 3 ay ömür biçilen dünyaca ünlü bir bilim adamı. Ama her şeyden önce 1,2 ve 5 yaşlarında üç tane çocuğu olan ve onlardan –hele de şimdi– hiç ayrılmak istemeyen son derece duygusal bir baba.
Gelecek yirmi senede çocuklarına öğreteceklerini, günün birinde onların sahiline vuracak bir şişeye sığdırmaya çalışıyor. İşte böyle bir adamının bütün dünyaya ve en başta da çocuklarına miras bırakılmak üzere, yaşamla ilgili –evet ölümle değil yaşamla ilgili– çocukluk hayzallerimizle ilgili, hayatımızdan sonuna kadar tad almayla ilgili, dostluklarla ilgili, sevgiyle ilgili, kısacası yaşamın tam da kendisiyle ilgili üniversite kürsüsünden yaptığı
Son Konuşma
Birçok profesör, "Son Konuşma" adı altında konuşmalar yapar. Onlardan, ölümlerini düşünmeleri ve onlar için en önemli şeyin ne olduğunu bulmaları istenir. Ve onlar konuşurken, dinleyiciler ister istemez aynı soruya kapılırlar: Son şansımız olduğunu bilseydik, dünyaya hangi gerçeği bildirmek isterdik? Yarın ölecek olsaydık, neyi miras olarak bırakırdık? Carnegie Mellon Üniversitesi’nde bir bilgisayar profesörü olan Randy Pausch'tan böyle bir konuşma yapması istendiğinde, son konuşması olacağını düşünmesi zor olmamıştı, ne de olsa kısa süre önce ölümcül bir kanser teşhisi konmuştu.
Ama yaptığı konuşma ölümle ilgili değildi. Çocukluk hayallerinizi gerçeğe dönüştürmekle ilgiliydi. Engelleri asmanın, başkalarının hayallerini mümkün kılmanın, her ânın değerini bilmenin önemiyle ilgiliydi. Bunlar Pausch’un inandığı her şeyin bir özetiydi. Yani yaşamakla ilgiliydi.
Bu kitapta Randy Pausch, konuşmasını bir fenomene çeviren ve onu unutulmaz kılan özelliklerini -mizah, ilham ve zekayı bir arada kullanmıştır. Bu kitap, nesillerden nesillere aktarılacak ve herkesin okuyacağı bir eserdir.
"Önemli olan kaybetmeniz veya kazanmanız değil, nasıl oynadığınızdır."
Randy Pausch
Gerçek Bir Yaşam Hikayesi
Pankreas kanseri, 3 ay ömür biçilen dünyaca ünlü bir bilim adamı. Ama her şeyden önce 1,2 ve 5 yaşlarında üç tane çocuğu olan ve onlardan –hele de şimdi– hiç ayrılmak istemeyen son derece duygusal bir baba.
Gelecek yirmi senede çocuklarına öğreteceklerini, günün birinde onların sahiline vuracak bir şişeye sığdırmaya çalışıyor. İşte böyle bir adamının bütün dünyaya ve en başta da çocuklarına miras bırakılmak üzere, yaşamla ilgili –evet ölümle değil yaşamla ilgili– çocukluk hayzallerimizle ilgili, hayatımızdan sonuna kadar tad almayla ilgili, dostluklarla ilgili, sevgiyle ilgili, kısacası yaşamın tam da kendisiyle ilgili üniversite kürsüsünden yaptığı
Son Konuşma
Birçok profesör, "Son Konuşma" adı altında konuşmalar yapar. Onlardan, ölümlerini düşünmeleri ve onlar için en önemli şeyin ne olduğunu bulmaları istenir. Ve onlar konuşurken, dinleyiciler ister istemez aynı soruya kapılırlar: Son şansımız olduğunu bilseydik, dünyaya hangi gerçeği bildirmek isterdik? Yarın ölecek olsaydık, neyi miras olarak bırakırdık? Carnegie Mellon Üniversitesi’nde bir bilgisayar profesörü olan Randy Pausch'tan böyle bir konuşma yapması istendiğinde, son konuşması olacağını düşünmesi zor olmamıştı, ne de olsa kısa süre önce ölümcül bir kanser teşhisi konmuştu.
Ama yaptığı konuşma ölümle ilgili değildi. Çocukluk hayallerinizi gerçeğe dönüştürmekle ilgiliydi. Engelleri asmanın, başkalarının hayallerini mümkün kılmanın, her ânın değerini bilmenin önemiyle ilgiliydi. Bunlar Pausch’un inandığı her şeyin bir özetiydi. Yani yaşamakla ilgiliydi.
Bu kitapta Randy Pausch, konuşmasını bir fenomene çeviren ve onu unutulmaz kılan özelliklerini -mizah, ilham ve zekayı bir arada kullanmıştır. Bu kitap, nesillerden nesillere aktarılacak ve herkesin okuyacağı bir eserdir.
"Önemli olan kaybetmeniz veya kazanmanız değil, nasıl oynadığınızdır."
Randy Pausch