Hollanda’da yaşayan, Tiyatro Rast’ın kurucusu, burada çok sayıda oyun yazarak, sahnelemiş; yapıtlarıyla Amsterdam sanat çevrelerinin beğenisini kazanmış olan Şaban Ol bu ilk romanında, çizmiş olduğu epik çerçeve içinde hayallerin gerçekle olan ilişkilerini sağlam bir örgüyle işleyerek okuru sürekli yükselen heyecanlı labirentlerde dolaştırıyor.
Bu yolculukta okur/seyirci; ‘bir tiyatro oyununu 157 kez seyretme’ metaforunun peşine takılarak, başlarının üstüne dikilmiş sürrealist olguları ayaklarının üzerine oturtarak -kimi zaman da oturtmayarak- absürd sahnelere dalar. Artık okur/seyircinin gözünde, ucu bucağı belirsiz, her yere uzanan karmaşık, kaotik, alaca renklerin birbirine girdiği, her an değişen, neredeyse iliklerimize kadar işleyen, okurken/seyrederken bizi alıp götüren Kafkaesk bir tablo vardır.
Yazar bu tabloya vurduğu fırça darbeleriyle Türkiye’nin toplumsal tarihini, sosyo-ekonomik yapısını, sisteminin eleştirisini de ihmal etmez. Bunu çok katmanlı, hayal ile gerçek arasında dolaşan kahramanlarıyla yaptığında, biçimlendirdiği ‘teatral’ dil, heyecan sarmalını daha da yukarı çekecek, böylelikle okur/seyirci her an tetikte durarak sayfaları çevirecek, sahneleri seyredecektir.
Şaban Ol’un bu ilk romanı okurları, seyircileri gibi heyecanlandırıyor…
Hollanda’da yaşayan, Tiyatro Rast’ın kurucusu, burada çok sayıda oyun yazarak, sahnelemiş; yapıtlarıyla Amsterdam sanat çevrelerinin beğenisini kazanmış olan Şaban Ol bu ilk romanında, çizmiş olduğu epik çerçeve içinde hayallerin gerçekle olan ilişkilerini sağlam bir örgüyle işleyerek okuru sürekli yükselen heyecanlı labirentlerde dolaştırıyor.
Bu yolculukta okur/seyirci; ‘bir tiyatro oyununu 157 kez seyretme’ metaforunun peşine takılarak, başlarının üstüne dikilmiş sürrealist olguları ayaklarının üzerine oturtarak -kimi zaman da oturtmayarak- absürd sahnelere dalar. Artık okur/seyircinin gözünde, ucu bucağı belirsiz, her yere uzanan karmaşık, kaotik, alaca renklerin birbirine girdiği, her an değişen, neredeyse iliklerimize kadar işleyen, okurken/seyrederken bizi alıp götüren Kafkaesk bir tablo vardır.
Yazar bu tabloya vurduğu fırça darbeleriyle Türkiye’nin toplumsal tarihini, sosyo-ekonomik yapısını, sisteminin eleştirisini de ihmal etmez. Bunu çok katmanlı, hayal ile gerçek arasında dolaşan kahramanlarıyla yaptığında, biçimlendirdiği ‘teatral’ dil, heyecan sarmalını daha da yukarı çekecek, böylelikle okur/seyirci her an tetikte durarak sayfaları çevirecek, sahneleri seyredecektir.
Şaban Ol’un bu ilk romanı okurları, seyircileri gibi heyecanlandırıyor…