Kitabın kahramanı Hector de Sainte-Hermine, Dumas'nın önemli karakterlerinin bütün niteliklerini barındırıyor. Güç ve yürek. Akıl ve cesaret. Onur ve sadakat. Sainte-Hermine bir bileşim; neredeyse mükemmel bir sentez: Porthos kadar güçlü bir Aramis, Athos kadar bilge bir D'Artagnan. Ayrıca Villefort'un oğlundan intikam almaktan vazgeçen Edmond Dantes'ye de benziyor… Dumas beklenebileceği üzere bizleri olağanüstü maceralarla dolu şanlı bir öyküye sürüklüyor.
Le Monde
On dokuzuncu yüzyılın en tanınmış Fransız yazarlarından, ölümsüz eserleri Monte Cristo Kontu ve Üç Silahşörler ile hafızalarda yer eden Alexandre Dumas'nın (1802–1870) Paris Milli Kütüphanesi'nin arşivlerinde 125 yıl boyunca saklı kalan sürükleyici, etkileyici ve hayat dolu son romanı, okyanusları ve kıtaları aşan maceralarıyla, boyun eğmez kahramanıyla, Dumas'nın edebiyat kariyerine başlarken hayal ettiği eserler bütününü tamamlıyor. Dumas'nın son derece popüler olan sayısız romanında canlı bir biçimde betimlediği, Fransa'nın Rönesans'tan, kendisinin yaşamış olduğu on dokuzuncu yüzyıla kadar uzanan öyküsünde, çok önemli ve tarihi bir dönem eksikti: Napolyon Çağı. Ama artık değil. Son Şövalye, aile onurunu, ebedi intikam duygusunu, görkemli maceraları ve cesur kahramanlıkları dinamik bir biçimde ele alan öyküsüyle bu boşluğu dolduruyor.
Son şövalye, babası ve ağabeyleri Fransız Devrimi esnasında Kraliyet için savaşıp can veren Sainte-Hermine Kontu Hector'dur. Hector üç yıl boyunca hapishanede kaldıktan sonra, 1804'te, Napolyon'un Fransa İmparatoru tacını takmasının arifesinde, kendisini bekleyen görevi öğrenir. Unvanı elinden alınan, ailesinin soyadını taşıma onurunu yitirdiği gibi, sevdiği kadınla evlenme şansını da yitiren Hector, imparatorluk ordularında sıradan bir er veya denizci olarak görev yapması koşuluyla Napolyon tarafından serbest bırakılır. Böylece Hector derin bir ümitsizlik içinde, ölümle korkusuzca flört ettiği tehlikeli maceralara atılır. Ne var ki ardı ardına zaferler kazanır; haydutlara, eşkıyalara, İngilizlere, boa yılanlarına, köpekbalıklarına, kaplanlara, timsahlara karşı. Trafalgar Savaşı'nda ünlü İngiliz amirali Lord Nelson'ı öldüren onun kurşunu olur.
Kitabın kahramanı Hector de Sainte-Hermine, Dumas'nın önemli karakterlerinin bütün niteliklerini barındırıyor. Güç ve yürek. Akıl ve cesaret. Onur ve sadakat. Sainte-Hermine bir bileşim; neredeyse mükemmel bir sentez: Porthos kadar güçlü bir Aramis, Athos kadar bilge bir D'Artagnan. Ayrıca Villefort'un oğlundan intikam almaktan vazgeçen Edmond Dantes'ye de benziyor… Dumas beklenebileceği üzere bizleri olağanüstü maceralarla dolu şanlı bir öyküye sürüklüyor.
Le Monde
On dokuzuncu yüzyılın en tanınmış Fransız yazarlarından, ölümsüz eserleri Monte Cristo Kontu ve Üç Silahşörler ile hafızalarda yer eden Alexandre Dumas'nın (1802–1870) Paris Milli Kütüphanesi'nin arşivlerinde 125 yıl boyunca saklı kalan sürükleyici, etkileyici ve hayat dolu son romanı, okyanusları ve kıtaları aşan maceralarıyla, boyun eğmez kahramanıyla, Dumas'nın edebiyat kariyerine başlarken hayal ettiği eserler bütününü tamamlıyor. Dumas'nın son derece popüler olan sayısız romanında canlı bir biçimde betimlediği, Fransa'nın Rönesans'tan, kendisinin yaşamış olduğu on dokuzuncu yüzyıla kadar uzanan öyküsünde, çok önemli ve tarihi bir dönem eksikti: Napolyon Çağı. Ama artık değil. Son Şövalye, aile onurunu, ebedi intikam duygusunu, görkemli maceraları ve cesur kahramanlıkları dinamik bir biçimde ele alan öyküsüyle bu boşluğu dolduruyor.
Son şövalye, babası ve ağabeyleri Fransız Devrimi esnasında Kraliyet için savaşıp can veren Sainte-Hermine Kontu Hector'dur. Hector üç yıl boyunca hapishanede kaldıktan sonra, 1804'te, Napolyon'un Fransa İmparatoru tacını takmasının arifesinde, kendisini bekleyen görevi öğrenir. Unvanı elinden alınan, ailesinin soyadını taşıma onurunu yitirdiği gibi, sevdiği kadınla evlenme şansını da yitiren Hector, imparatorluk ordularında sıradan bir er veya denizci olarak görev yapması koşuluyla Napolyon tarafından serbest bırakılır. Böylece Hector derin bir ümitsizlik içinde, ölümle korkusuzca flört ettiği tehlikeli maceralara atılır. Ne var ki ardı ardına zaferler kazanır; haydutlara, eşkıyalara, İngilizlere, boa yılanlarına, köpekbalıklarına, kaplanlara, timsahlara karşı. Trafalgar Savaşı'nda ünlü İngiliz amirali Lord Nelson'ı öldüren onun kurşunu olur.