Deniz Feneri’nin Lojistik Merkezi Hızır Aleyhisselam´ın deposu adeta. Çok güzel. İnsan iyi şeyler de yapar, kötü şeyler de. Eğer insan iyi şeyler yaparsa, iyi şeyler görür. Onlar da gönlümüzü ışıtır ve etrafa bu iyilikleri yayarız. İyiliklerle uğraşmıyorsak, iyi şeyler orada durur ama biz yanından geçer, gideriz. Kötü şeyleri görürseniz, kötü yerlerde bulunursanız, hele o kötülükleri de yaymaya kalkarsanız o kötülükleri yapanlardan daha büyük kötülük yapmış olursunuz.
Türkiye´de gönüllü kuruluşlar inançlı Türk kesiminin kurduğu kuruluşlardır. Ve bunlar da aşağı yukarı yarım asırlık bir maziye sahiptir. 1950´lere kadar Türkiye´de gönüllü kuruluş yoktu. Çünkü inançlı Müslüman insanlar teşkilatsızdı, cahildi ve fakirdi. Gayri Müslimlerin vakıfları, teşekkülleri vardı ama Müslümanların hiçbir şeyi yoktu. Sebebi de şuydu; Osmanlı devriyle birlikte bu içtimai yardım müesseseleri, tekkeler, zaviyeler, loncalar, ahi teşkilatları dağılmıştı. Cumhuriyet döneminde devlet bu mevzularda milletin arkasından çekilmişti. Dolayısıyla millet dayanaksız ve muallâkta kalmıştı. 1950´lerde tek parti döneminde, Şemsettin Günaltay zamanında bir silkinme hareketi başlamıştır. Size nereden nereye geldiğimizi anlatmak için hep aynı misali veriyorum. 1970´lere gelindiği zaman Türkiye´de Ramazan´da toplu iftar verilebilen yerler yok denecek kadar azdı. Bugün yüz binlerce kişiye toplu iftar veriliyor. Belediyeler yemekler dağıtıyor, erzaklar dağıtılıyor, Deniz Feneri dağıtıyor, dağıtıyor, dağıtıyor...30 senede varılan nokta budur. Bunun için ben diyorum ki şimdi gençlere, sizlere, hepinize, son 50 yıllık sosyal yapımızı iyi inceleyin. Nereden başladık, nerelere geldik. Bunları bilmezsek, gençlere anlatmazsak, gençler bugünün kıymetini bilmez. Bugünü veri olarak kabul eder, sanki hep böyle gelmiş, böyle gider diye düşünür. Türkiye bugünlere gökten zembille gelmedi. Birçok insan, kurum hayatını istikrar ederek, çalışarak Türkiye´yi bu noktaya getirdiler. Türkiye´yi bugünlere taşıyan insanları ve kurumları tanımalıyız. Tarihimizi bilmeliyiz, çünkü bizim çok güzel bir tarihimiz var.
Prof. Dr. Sabahattin Zaim
Deniz Feneri’nin Lojistik Merkezi Hızır Aleyhisselam´ın deposu adeta. Çok güzel. İnsan iyi şeyler de yapar, kötü şeyler de. Eğer insan iyi şeyler yaparsa, iyi şeyler görür. Onlar da gönlümüzü ışıtır ve etrafa bu iyilikleri yayarız. İyiliklerle uğraşmıyorsak, iyi şeyler orada durur ama biz yanından geçer, gideriz. Kötü şeyleri görürseniz, kötü yerlerde bulunursanız, hele o kötülükleri de yaymaya kalkarsanız o kötülükleri yapanlardan daha büyük kötülük yapmış olursunuz.
Türkiye´de gönüllü kuruluşlar inançlı Türk kesiminin kurduğu kuruluşlardır. Ve bunlar da aşağı yukarı yarım asırlık bir maziye sahiptir. 1950´lere kadar Türkiye´de gönüllü kuruluş yoktu. Çünkü inançlı Müslüman insanlar teşkilatsızdı, cahildi ve fakirdi. Gayri Müslimlerin vakıfları, teşekkülleri vardı ama Müslümanların hiçbir şeyi yoktu. Sebebi de şuydu; Osmanlı devriyle birlikte bu içtimai yardım müesseseleri, tekkeler, zaviyeler, loncalar, ahi teşkilatları dağılmıştı. Cumhuriyet döneminde devlet bu mevzularda milletin arkasından çekilmişti. Dolayısıyla millet dayanaksız ve muallâkta kalmıştı. 1950´lerde tek parti döneminde, Şemsettin Günaltay zamanında bir silkinme hareketi başlamıştır. Size nereden nereye geldiğimizi anlatmak için hep aynı misali veriyorum. 1970´lere gelindiği zaman Türkiye´de Ramazan´da toplu iftar verilebilen yerler yok denecek kadar azdı. Bugün yüz binlerce kişiye toplu iftar veriliyor. Belediyeler yemekler dağıtıyor, erzaklar dağıtılıyor, Deniz Feneri dağıtıyor, dağıtıyor, dağıtıyor...30 senede varılan nokta budur. Bunun için ben diyorum ki şimdi gençlere, sizlere, hepinize, son 50 yıllık sosyal yapımızı iyi inceleyin. Nereden başladık, nerelere geldik. Bunları bilmezsek, gençlere anlatmazsak, gençler bugünün kıymetini bilmez. Bugünü veri olarak kabul eder, sanki hep böyle gelmiş, böyle gider diye düşünür. Türkiye bugünlere gökten zembille gelmedi. Birçok insan, kurum hayatını istikrar ederek, çalışarak Türkiye´yi bu noktaya getirdiler. Türkiye´yi bugünlere taşıyan insanları ve kurumları tanımalıyız. Tarihimizi bilmeliyiz, çünkü bizim çok güzel bir tarihimiz var.
Prof. Dr. Sabahattin Zaim