Kimileri vardır bu hayatta ekmeğini taştan çıkarır, kimileri vardır yerin metrelerce altından... elbette hepimizin aklına gelen madencilerden söz ediyoruz. Belki bir daha gün ışığı görmemek üzere girerler o karanlık dehlizlere yanlarındaki küçük fenerden çok yüreklerinde taşıdıkları sevdalarının ışığını kullanarak... umutlarıdır hayata bağlayan onları; çocuklarına, sevdiklerine kavuşmanın, onlara ekmek parası götürmenin umudu...
Bu eser madenciliğin ülkemizde emeklediği, zorunlu olarak madende çalışılmak durumda bırakılan “mükelleflik” döneminin yani Cumhuriyet Dönemi madencilerinin zor hayatlarına ışık tutuyor. Hem de madenci ışığı...
“- Yedekten çıkıp kazmacı olunca kömürden alırsın hırsını merak etme. Bıraksalar tüm ocağı kazacakmışsın gibi gelir sana. Bitsin de gidelim dersin olmayacağını bile bile. Ne kömür biter ne de iş burda. Hep bi çıkış ararsın. Kuyudan, duşlardan, pavyonlardan...
- Var mı çıkış yolu ki?
Recep acı acı gülümsedi, kimse havzadan henüz kaçamamıştı. Yine de Hüseyin’den çok kendini teselli etti...”
Kimileri vardır bu hayatta ekmeğini taştan çıkarır, kimileri vardır yerin metrelerce altından... elbette hepimizin aklına gelen madencilerden söz ediyoruz. Belki bir daha gün ışığı görmemek üzere girerler o karanlık dehlizlere yanlarındaki küçük fenerden çok yüreklerinde taşıdıkları sevdalarının ışığını kullanarak... umutlarıdır hayata bağlayan onları; çocuklarına, sevdiklerine kavuşmanın, onlara ekmek parası götürmenin umudu...
Bu eser madenciliğin ülkemizde emeklediği, zorunlu olarak madende çalışılmak durumda bırakılan “mükelleflik” döneminin yani Cumhuriyet Dönemi madencilerinin zor hayatlarına ışık tutuyor. Hem de madenci ışığı...
“- Yedekten çıkıp kazmacı olunca kömürden alırsın hırsını merak etme. Bıraksalar tüm ocağı kazacakmışsın gibi gelir sana. Bitsin de gidelim dersin olmayacağını bile bile. Ne kömür biter ne de iş burda. Hep bi çıkış ararsın. Kuyudan, duşlardan, pavyonlardan...
- Var mı çıkış yolu ki?
Recep acı acı gülümsedi, kimse havzadan henüz kaçamamıştı. Yine de Hüseyin’den çok kendini teselli etti...”