Sonsuzluk Arayışından Metalaşmaya: İslam Kentlerine Dönük Tehditler ve Potansiyeller

Stok Kodu:
9786256299177
Boyut:
13.5x21
Sayfa Sayısı:
144
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%25 indirimli
200,00TL
150,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 18,33TL
Temin süresi 1-3 gündür.
9786256299177
1350156
Sonsuzluk Arayışından Metalaşmaya: İslam Kentlerine Dönük Tehditler ve Potansiyeller
Sonsuzluk Arayışından Metalaşmaya: İslam Kentlerine Dönük Tehditler ve Potansiyeller
150.00

Ali Şeriati, dünyadaki tüm öğretilerin kâmil ya da tam bir insan tipine, ideal bir insan modeline sahip oldukları gerçeğinden hareketle ve insani değerler sistemini de zihnimizdeki bu ideal insan tipinin belirlediğinin bilinci içinde, Müslüman sosyal bilimcilerin de böyle bir modele yaslanması gerektiğini belirtir. Ona göre bu ideal insan ve toplum, “hareket yönünü belirleyen bir cazibedir”. Bu sürekli bir oluş, hareket, hicret halidir, bir istikamete gitmeyi seçmektir. Muhammedi model istikametinde bir yol alış ve onun örneklendirmiş olduğu toplumsal ilişkiler istikametinde bir toplum oluşturma çabasıdır. İslam kentleri de, İslami varoluş bilgisinin aktarım alanları olarak belirli ana ilkeler çerçevesinde yapılanmıştır. Bunlar arasında, tevhit ilkesinin genel çerçevesini çizdiği bütünsellik, sadelik, fanilik, mahremiyet ve adalet en merkezi değerler olarak zikredilebilir. Turgut Cansever’in Kutsal Sanat’ın bir disiplini olarak bahsettiği İslâm mimarisi İslâm tarihi boyunca Mekke, Medine, Kudüs, Bağdat, Kahire, Şam, Kurtuba, İstanbul gibi şehirlerde çiçeklenmiştir. Cansever İslâm mimarisinin şahsi ihtiras, gurur ve şirkten ya da açık veya gizli fetişistik yabancılaşmalardan arındırılması gereken İslami bir tavırla vücuda gelebileceğinden bahsetmektedir. Bugünkü kent ve konut anlayışı ise, sadeliğin yerini gösteriş ve ihtişamın aldığı ve yeryüzünde bir cennet kurma arzusunun somutlaştırılmaya çalışıldığı bir konsept olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kitapta küresel ölçekte deneyimlenen geç kapitalizmin İslam kentleri üzerindeki etkileri farklı ana temalar çerçevesinde ele alınmaktadır. Ancak bunu yapmaktaki amacımız, nostaljik ve bu nedenle de geleceğe dair karamsar bir okuma biçimini yeniden-üretmek değildir. Tam tersine, bu eklemlenme sürecini doğru okumak ve bir yandan onun içerdiği sorunları deşifre ederken bir yandan da başka bir dünyanın, başka bir insan-toplum anlayışının hayata aktarılmasının olanaklılığını vurgulamaktır.

Ali Şeriati, dünyadaki tüm öğretilerin kâmil ya da tam bir insan tipine, ideal bir insan modeline sahip oldukları gerçeğinden hareketle ve insani değerler sistemini de zihnimizdeki bu ideal insan tipinin belirlediğinin bilinci içinde, Müslüman sosyal bilimcilerin de böyle bir modele yaslanması gerektiğini belirtir. Ona göre bu ideal insan ve toplum, “hareket yönünü belirleyen bir cazibedir”. Bu sürekli bir oluş, hareket, hicret halidir, bir istikamete gitmeyi seçmektir. Muhammedi model istikametinde bir yol alış ve onun örneklendirmiş olduğu toplumsal ilişkiler istikametinde bir toplum oluşturma çabasıdır. İslam kentleri de, İslami varoluş bilgisinin aktarım alanları olarak belirli ana ilkeler çerçevesinde yapılanmıştır. Bunlar arasında, tevhit ilkesinin genel çerçevesini çizdiği bütünsellik, sadelik, fanilik, mahremiyet ve adalet en merkezi değerler olarak zikredilebilir. Turgut Cansever’in Kutsal Sanat’ın bir disiplini olarak bahsettiği İslâm mimarisi İslâm tarihi boyunca Mekke, Medine, Kudüs, Bağdat, Kahire, Şam, Kurtuba, İstanbul gibi şehirlerde çiçeklenmiştir. Cansever İslâm mimarisinin şahsi ihtiras, gurur ve şirkten ya da açık veya gizli fetişistik yabancılaşmalardan arındırılması gereken İslami bir tavırla vücuda gelebileceğinden bahsetmektedir. Bugünkü kent ve konut anlayışı ise, sadeliğin yerini gösteriş ve ihtişamın aldığı ve yeryüzünde bir cennet kurma arzusunun somutlaştırılmaya çalışıldığı bir konsept olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kitapta küresel ölçekte deneyimlenen geç kapitalizmin İslam kentleri üzerindeki etkileri farklı ana temalar çerçevesinde ele alınmaktadır. Ancak bunu yapmaktaki amacımız, nostaljik ve bu nedenle de geleceğe dair karamsar bir okuma biçimini yeniden-üretmek değildir. Tam tersine, bu eklemlenme sürecini doğru okumak ve bir yandan onun içerdiği sorunları deşifre ederken bir yandan da başka bir dünyanın, başka bir insan-toplum anlayışının hayata aktarılmasının olanaklılığını vurgulamaktır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat