Şiirin kendisi başlı başına bir manifestodur. Onu mutlaklaştırma çabalarından sonuç alınamadığı ve ne söylense bir eksik kaldığı tarih denen katip tarafından kayıt altına alınmıştır. Laf-ı güzaf olmayan biricik gerçeklik, asıl özne, sentetik ikizlerini hayat denen aynadan
yüzlerce kovmasını bilmiştir. O gerçeklik, o özne, şiirin ta kendisidir. Sentetik-organik,somut-soyut, gelenekçi-yenilikçi, modern-postmodern, deneysel-madde'sel, toplumcu, hececi, garip, avant-garde, hermetik, mistik, kübist... Türk ve dünya şiir tarihine bakıldığında poetik aranışların, kuramların, tartışmaların, manifestoların ve bildirilerin havada uçuştuğunu, önceki polemiklerin aynısının harfi bile değişmeden günümüzde de devam ettiğini görüyoruz.
Şiirin kendisi başlı başına bir manifestodur. Onu mutlaklaştırma çabalarından sonuç alınamadığı ve ne söylense bir eksik kaldığı tarih denen katip tarafından kayıt altına alınmıştır. Laf-ı güzaf olmayan biricik gerçeklik, asıl özne, sentetik ikizlerini hayat denen aynadan
yüzlerce kovmasını bilmiştir. O gerçeklik, o özne, şiirin ta kendisidir. Sentetik-organik,somut-soyut, gelenekçi-yenilikçi, modern-postmodern, deneysel-madde'sel, toplumcu, hececi, garip, avant-garde, hermetik, mistik, kübist... Türk ve dünya şiir tarihine bakıldığında poetik aranışların, kuramların, tartışmaların, manifestoların ve bildirilerin havada uçuştuğunu, önceki polemiklerin aynısının harfi bile değişmeden günümüzde de devam ettiğini görüyoruz.