“Gerçekten açıklığa kavuşturmaya ihtiyacım olan şey; bütün eylemlerin öncesinde mutlaka bilginin gelmesinin gerekmesi hariç, neyi bilmem gerektiği değil, ne yapacağım. Bu kendi kaderimi anlama, Tanrı’nın benim gerçekte ne yapmamı istediğini bilme sorunudur. Mesele şu ki, benim için olan hakikati bulmak; uğrunda yaşamayı ve ölmeyi arzulayacağım fikri bulmaktır.”
Søren Kierkegaard
Günümüzde modern insanın abartılı bir bilgi çokluğuna sahip olmasına rağmen hala kendine “ben kimim?” özel sorusunu yöneltmiyor olması ve bu yüzden içinden çıkılmaz sorunlarla boğuşması, Kierkegaard’ın kendi çağı için söylediği “varoluşun ve içselliğin anlamının unutulmuş olması” gerçeğinin bugün de geçerli olduğunu göstermektedir. Onun kendi çağı ve sonrası için belirlediği sorunlar süre gelmekte olup, bu sorunlara getirdiği çözümler de geçerliliğini koruduğu için, Kierkegaard yaşayan, canlı bir filozof olarak kabul edilebilir.
Onun yaşamının ve felsefesinin merkezini hakikat arayışı belirlemiştir. Kişinin kendini seçerek, varoluşsal sıçramalarla ahlaki-dini yaşam alanına ulaşabileceğini söylemiş, imanı hakikate götüren temel bir yeti olarak görmüştür. Fakat imanı da Tanrı ile olan ilişki çerçevesinde belirleyerek, onu nesnel-soyut ve statik bir kavram olmaktan kurtarmaya çalışmıştır.
Kierkegaard’ın “öznel hakikat” kavramı çerçevesinde öne sürdüğü hakikat anlayışını araştıran bu kitap, söz konusu kavramın varoluşla, kendilik ve Tanrı ilişkisiyle olan bağını belirledikten sonra, kendini ve Tanrı’yı bilmek temalarıyla bütünleşmesini ele almaktadır.
“Gerçekten açıklığa kavuşturmaya ihtiyacım olan şey; bütün eylemlerin öncesinde mutlaka bilginin gelmesinin gerekmesi hariç, neyi bilmem gerektiği değil, ne yapacağım. Bu kendi kaderimi anlama, Tanrı’nın benim gerçekte ne yapmamı istediğini bilme sorunudur. Mesele şu ki, benim için olan hakikati bulmak; uğrunda yaşamayı ve ölmeyi arzulayacağım fikri bulmaktır.”
Søren Kierkegaard
Günümüzde modern insanın abartılı bir bilgi çokluğuna sahip olmasına rağmen hala kendine “ben kimim?” özel sorusunu yöneltmiyor olması ve bu yüzden içinden çıkılmaz sorunlarla boğuşması, Kierkegaard’ın kendi çağı için söylediği “varoluşun ve içselliğin anlamının unutulmuş olması” gerçeğinin bugün de geçerli olduğunu göstermektedir. Onun kendi çağı ve sonrası için belirlediği sorunlar süre gelmekte olup, bu sorunlara getirdiği çözümler de geçerliliğini koruduğu için, Kierkegaard yaşayan, canlı bir filozof olarak kabul edilebilir.
Onun yaşamının ve felsefesinin merkezini hakikat arayışı belirlemiştir. Kişinin kendini seçerek, varoluşsal sıçramalarla ahlaki-dini yaşam alanına ulaşabileceğini söylemiş, imanı hakikate götüren temel bir yeti olarak görmüştür. Fakat imanı da Tanrı ile olan ilişki çerçevesinde belirleyerek, onu nesnel-soyut ve statik bir kavram olmaktan kurtarmaya çalışmıştır.
Kierkegaard’ın “öznel hakikat” kavramı çerçevesinde öne sürdüğü hakikat anlayışını araştıran bu kitap, söz konusu kavramın varoluşla, kendilik ve Tanrı ilişkisiyle olan bağını belirledikten sonra, kendini ve Tanrı’yı bilmek temalarıyla bütünleşmesini ele almaktadır.