“Bağımlılık, manevi susuzluğun ifadesidir.”
Jung
İnsanoğlu, biyo-psiko-sosyal ve manevi boyutları olan bir varoluşu temsil eder. Onun anlaşılması için sadece biyolojik, psikolojik ve sosyal özelliklerinin değerlendirilmesi yeterli değildir. İnsanın bir de aşkın yönü vardır ki bu, onun manevi alanını oluşturur. Her insana özgü olan maneviyat, dini inanç ve pratikleri de içine alır, insanın pek çok tutum ve davranışına yön verir ve anlam katar. Dolayısıyla, eylemlerinin manevi boyutları anlaşılmadan insan bütünüyle anlaşılamaz denilebilir.
Birey, grup ve topluluklarla çalışan sosyal hizmet disiplini açısından ise maneviyat ve din konuları ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü sosyal hizmet; çok geniş yelpazede hizmet sunan ve özellikle toplumun geneline göre daha olumsuz koşullarda bulunan bireylerin refahı için uğraş veren bir meslektir. Mesleğin hedef kitlesi olan dezavantajlı bireylerin koşulları iyileştirilmeye çalışılırken, bu bireylerin olumsuz yaşam deneyimlerinin üstesinden gelebilmeleri için psiko-manevi yönden de desteklenmeleri gerekmektedir. Psiko-manevi destek araçlarından birisi de şüphesiz bireyin dini inançlarını ve değerlerini de içine alan maneviyattır.
Bu bağlamda kitapta; sosyal hizmetin tanımına, amaçlarına, görev, ilke, bilgi ve uygulamalarına, etik ilkelerine ve dünyada ve Türkiye’deki tarihsel gelişimine kısaca değinilmektedir. “Maneviyat”, “din”, “manevi destek” kavramları açıklanmakta, sosyal hizmette maneviyat-din tartışmaları, maneviyat ve din ile ilgili konulara mesafeli ve/veya önyargılı duruşun nedenleri, müdahale süreçlerinde maneviyat ve din konularından faydalanmanın sağlayacağı yararlar ele alınmaktadır. Ayrıca yaşlılar, engelliler, bağımlılar ve korunmaya muhtaç çocuklar özelinde dezavantajlı bireylerle sosyal hizmette maneviyat ve din konuları akademik bir bakışla değerlendirilmektedir. Kitap, tarihsel kökenine uygun olarak sosyal hizmetin maneviyat ve din ile yeniden buluşması ve bireylere müdahalede dini inanç ve uygulamaların da dâhil edilmesi için alana mütevazı bir katkı ve çağrı niteliğinde görülebilir.
“Bağımlılık, manevi susuzluğun ifadesidir.”
Jung
İnsanoğlu, biyo-psiko-sosyal ve manevi boyutları olan bir varoluşu temsil eder. Onun anlaşılması için sadece biyolojik, psikolojik ve sosyal özelliklerinin değerlendirilmesi yeterli değildir. İnsanın bir de aşkın yönü vardır ki bu, onun manevi alanını oluşturur. Her insana özgü olan maneviyat, dini inanç ve pratikleri de içine alır, insanın pek çok tutum ve davranışına yön verir ve anlam katar. Dolayısıyla, eylemlerinin manevi boyutları anlaşılmadan insan bütünüyle anlaşılamaz denilebilir.
Birey, grup ve topluluklarla çalışan sosyal hizmet disiplini açısından ise maneviyat ve din konuları ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü sosyal hizmet; çok geniş yelpazede hizmet sunan ve özellikle toplumun geneline göre daha olumsuz koşullarda bulunan bireylerin refahı için uğraş veren bir meslektir. Mesleğin hedef kitlesi olan dezavantajlı bireylerin koşulları iyileştirilmeye çalışılırken, bu bireylerin olumsuz yaşam deneyimlerinin üstesinden gelebilmeleri için psiko-manevi yönden de desteklenmeleri gerekmektedir. Psiko-manevi destek araçlarından birisi de şüphesiz bireyin dini inançlarını ve değerlerini de içine alan maneviyattır.
Bu bağlamda kitapta; sosyal hizmetin tanımına, amaçlarına, görev, ilke, bilgi ve uygulamalarına, etik ilkelerine ve dünyada ve Türkiye’deki tarihsel gelişimine kısaca değinilmektedir. “Maneviyat”, “din”, “manevi destek” kavramları açıklanmakta, sosyal hizmette maneviyat-din tartışmaları, maneviyat ve din ile ilgili konulara mesafeli ve/veya önyargılı duruşun nedenleri, müdahale süreçlerinde maneviyat ve din konularından faydalanmanın sağlayacağı yararlar ele alınmaktadır. Ayrıca yaşlılar, engelliler, bağımlılar ve korunmaya muhtaç çocuklar özelinde dezavantajlı bireylerle sosyal hizmette maneviyat ve din konuları akademik bir bakışla değerlendirilmektedir. Kitap, tarihsel kökenine uygun olarak sosyal hizmetin maneviyat ve din ile yeniden buluşması ve bireylere müdahalede dini inanç ve uygulamaların da dâhil edilmesi için alana mütevazı bir katkı ve çağrı niteliğinde görülebilir.