Elinizde bulunan kitap yüzyıllar boyu bir arada yaşamış olan Türkler ve Bulgarların kimliklerini inşa etme süreçlerini kuramsal bir çerçeveye oturtarak analiz eden akademik bir çalışmadır. Eser çağdaş siyasal bilimlerin en önemli kurumlarından biri olan ve temel olarak uluslararası ilişkilerin sosyolojik bir bakış açısı ile değerlendirilmesi ve çözümlenmesi gerekliliğinin altını çizen sosyal inşacılık kuramı temel alınarak kaleme alınmıştır. Osmanlı devleti çatısı altında bir arada yaşamış olan her iki millet, Osmanlı Devleti'nin dağılmasından sonra ulusal kimliklerini inşa etmiş ve iki ayrı devlet olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Osmanlı Devleti'nin modernleşme süreci ile başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla içselleştirilen Türk ulusal kimliği inşa edilirken, Bulgar ulusal kimliği de batılı değerler sistemi ve aynı zamanda Panslav kolektif kimliği altında inşa edilmiştir. Soğuk savaş ile birlikte sosyalist kimlik inşasına girişen Bulgaristan'da yaşanan süreç Bulgaristan'da yaşayan geniş Türk nüfusunu doğrudan etkilemiştir. Sosyalist kimlik inşa etme süreci neticesinde Türk nüfusunun asimilasyonuna varan vahim olaylar yaşanmıştır. Komünist sistemin çöküşü ile Bulgaristan'da yaşanan demokrasiye geçiş döneminde ise Türkler çok partili siyasi hayatta temsil imkânı bularak aktif ve önemli bir sol üstlenmiştir. Osmanlı üst kimliği ile bir arada yaşama deneyimi olan Türkler ve Bulgarlar kimliklerini tarihsel kırılmalar ve dönüşümler neticesinde karşılıklı olarak inşa etmişler ve günümüzde biriktirmiş oldukları değerler bütünü ve ortak kültür ile bir arada yaşamaya devam etmektedirler.
Elinizde bulunan kitap yüzyıllar boyu bir arada yaşamış olan Türkler ve Bulgarların kimliklerini inşa etme süreçlerini kuramsal bir çerçeveye oturtarak analiz eden akademik bir çalışmadır. Eser çağdaş siyasal bilimlerin en önemli kurumlarından biri olan ve temel olarak uluslararası ilişkilerin sosyolojik bir bakış açısı ile değerlendirilmesi ve çözümlenmesi gerekliliğinin altını çizen sosyal inşacılık kuramı temel alınarak kaleme alınmıştır. Osmanlı devleti çatısı altında bir arada yaşamış olan her iki millet, Osmanlı Devleti'nin dağılmasından sonra ulusal kimliklerini inşa etmiş ve iki ayrı devlet olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Osmanlı Devleti'nin modernleşme süreci ile başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla içselleştirilen Türk ulusal kimliği inşa edilirken, Bulgar ulusal kimliği de batılı değerler sistemi ve aynı zamanda Panslav kolektif kimliği altında inşa edilmiştir. Soğuk savaş ile birlikte sosyalist kimlik inşasına girişen Bulgaristan'da yaşanan süreç Bulgaristan'da yaşayan geniş Türk nüfusunu doğrudan etkilemiştir. Sosyalist kimlik inşa etme süreci neticesinde Türk nüfusunun asimilasyonuna varan vahim olaylar yaşanmıştır. Komünist sistemin çöküşü ile Bulgaristan'da yaşanan demokrasiye geçiş döneminde ise Türkler çok partili siyasi hayatta temsil imkânı bularak aktif ve önemli bir sol üstlenmiştir. Osmanlı üst kimliği ile bir arada yaşama deneyimi olan Türkler ve Bulgarlar kimliklerini tarihsel kırılmalar ve dönüşümler neticesinde karşılıklı olarak inşa etmişler ve günümüzde biriktirmiş oldukları değerler bütünü ve ortak kültür ile bir arada yaşamaya devam etmektedirler.