Emile Durkheim’ın belirli makalelerini bir araya getiren bu kitap, yazarın yalnızca şu ya da bu sosyoloji problemi üzerine değil, aynı zamanda daha çoğunlukla filozofları meşgul eden genel problemler –ruhun maddeyle, bilincin doğayla, aklın hissetme yetisiyle ilişkisi- üzerine düşüncelerine ışık tutuyor: Sosyolojinin felsefeyi hangi şekilde ve ne ölçüde yeniden oluşturduğunu gözler önüne seriyor.
Sosyoloji, kendi varoluş hakkını yalnızca pozitif araştırmalarla değil, aynı zamanda ilkelerin müzakeresiyle de kanıtlamak zorunda kalmıştır. Başlangıç dönemindeki bir bilimin kendine tutunma noktası elde etmek amacıyla felsefeye mecbur olmaması ve kendi ferdiyetini yine kendi alanını sınırlandırarak kazanması nadir bir durumdur. Fakat bu bilim; aklı, bilimlerarası ilişkiler, yöntem farklılıkları ve varoluş biçimlerinin hiyerarşisi gibi bir felsefeye işaret eden tüm sorular üzerinde düşünmeye sevk etmeyi başarmıştır.
Emile Durkheim’ın belirli makalelerini bir araya getiren bu kitap, yazarın yalnızca şu ya da bu sosyoloji problemi üzerine değil, aynı zamanda daha çoğunlukla filozofları meşgul eden genel problemler –ruhun maddeyle, bilincin doğayla, aklın hissetme yetisiyle ilişkisi- üzerine düşüncelerine ışık tutuyor: Sosyolojinin felsefeyi hangi şekilde ve ne ölçüde yeniden oluşturduğunu gözler önüne seriyor.
Sosyoloji, kendi varoluş hakkını yalnızca pozitif araştırmalarla değil, aynı zamanda ilkelerin müzakeresiyle de kanıtlamak zorunda kalmıştır. Başlangıç dönemindeki bir bilimin kendine tutunma noktası elde etmek amacıyla felsefeye mecbur olmaması ve kendi ferdiyetini yine kendi alanını sınırlandırarak kazanması nadir bir durumdur. Fakat bu bilim; aklı, bilimlerarası ilişkiler, yöntem farklılıkları ve varoluş biçimlerinin hiyerarşisi gibi bir felsefeye işaret eden tüm sorular üzerinde düşünmeye sevk etmeyi başarmıştır.