Yûnus ne güzel söyler: "Ana rahminden geldik pazara; Bir kefen aldık, döndük mezara..." İnsan, hayatın akışı içinde yaşama sevinci ile ölümden ürperiş gibi iki müthiş zıtlığın arasında çalkalanır durur. Hayat ve ölüm daimi bir akış hâlindedir. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren öleceğimizi biliyoruz. Ölüm, en tartışmasız gerçek olarak ortada dururken, geriye kalan şeylerin ne anlamı var? Bu kitapta da "çok miktarda" ölümden bahseden öykü var. Çünkü, "Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim." Çünkü, "Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü..."
Yûnus ne güzel söyler: "Ana rahminden geldik pazara; Bir kefen aldık, döndük mezara..." İnsan, hayatın akışı içinde yaşama sevinci ile ölümden ürperiş gibi iki müthiş zıtlığın arasında çalkalanır durur. Hayat ve ölüm daimi bir akış hâlindedir. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren öleceğimizi biliyoruz. Ölüm, en tartışmasız gerçek olarak ortada dururken, geriye kalan şeylerin ne anlamı var? Bu kitapta da "çok miktarda" ölümden bahseden öykü var. Çünkü, "Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim." Çünkü, "Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü..."