Hayatın bize fısıldadığı, insanın diğer insanlarla ilişkisini insanileştirmek; dostluk, arkadaşlık, yoldaşlık gibi yitirilmeye yüz tutmuş değerleri hayatımıza çağırmaktır. Hayatın bizden öncekilere dediklerini de unutamayız. Böyle olunca da, yazılı ve sözlü kültürün tamamı temel kaynaklardır. Sözünü ettiğimiz bu kültür tarihseldir ve süreklidir. Hem tarihi hem kültürü, belli tanım çerçevesinde donmuş olarak görmeyeceğimize göre, tarih yazıcısının kültürel bellekten, kültürün de tarih yazıcısından bağımsız olamayacağını sanıyorum. Belleğin taşıyıcılığı, soyutlamalar yaparak kültürün değişen ve değiştirilen özelliğini aktarmasına bağlıdır. Belleğin, ilişkileri koruyup saklama gücü, dahası, yaşantıların deneyim süzgecinden geçirilerek biriktirilmesi de sanat için yeterli değildir. Unutmanın da belleği biçimlendirdiğini düşünürsek, kaygan bir zeminle karşıkarşıyayız demektir. Varoluş süreci olarak edinilen deneyimleri paylaşma edimi bir yazarın arzusudur. SöyleSen, bu bağlamda kültür, edebiyat bağlamında benimle söyleşilerden oluşuyor; bir yazarın elli yılı aşan yazma sürecindeki yolculuğunu dillendirmesi bakımından kitap olmayı hakediyor diye de düşünülebilir.
Hayatın bize fısıldadığı, insanın diğer insanlarla ilişkisini insanileştirmek; dostluk, arkadaşlık, yoldaşlık gibi yitirilmeye yüz tutmuş değerleri hayatımıza çağırmaktır. Hayatın bizden öncekilere dediklerini de unutamayız. Böyle olunca da, yazılı ve sözlü kültürün tamamı temel kaynaklardır. Sözünü ettiğimiz bu kültür tarihseldir ve süreklidir. Hem tarihi hem kültürü, belli tanım çerçevesinde donmuş olarak görmeyeceğimize göre, tarih yazıcısının kültürel bellekten, kültürün de tarih yazıcısından bağımsız olamayacağını sanıyorum. Belleğin taşıyıcılığı, soyutlamalar yaparak kültürün değişen ve değiştirilen özelliğini aktarmasına bağlıdır. Belleğin, ilişkileri koruyup saklama gücü, dahası, yaşantıların deneyim süzgecinden geçirilerek biriktirilmesi de sanat için yeterli değildir. Unutmanın da belleği biçimlendirdiğini düşünürsek, kaygan bir zeminle karşıkarşıyayız demektir. Varoluş süreci olarak edinilen deneyimleri paylaşma edimi bir yazarın arzusudur. SöyleSen, bu bağlamda kültür, edebiyat bağlamında benimle söyleşilerden oluşuyor; bir yazarın elli yılı aşan yazma sürecindeki yolculuğunu dillendirmesi bakımından kitap olmayı hakediyor diye de düşünülebilir.