“Tanrı ne biliyor musun? Ne karanlık bir perdenin gerisinde kötülükler, korkular ve ölümler saçan bir kabus, ne yakan, yaktığını küle çeviren bir eski zaman tozu. Ne din simsarlarının terazisinde çıkar karşılığı tartılan meta. Ne insanoğlunu kurallarla, yasaklarla, sevap-günah arası salındıran bir sarkaç, ne salt secdelerden namazlara uzayan, mumlarda aydınlanan bir ritüel. Ne kalelerden villalara sızdırılmış afyon, ne riyakar çıkrıkların ucunda eğrilen, uzayan ulumalar. Ne kaskatı örülmüş, ötekine kapalı, korkulardan yapılmış bir duvar, ne çıkarlarından başka inandığı olmayanların oyuncağı ne de gökyüzüne sığdırılmış bir yalnızlık. Kırgın kalplerde atan bir incelik, Tanrı.”
“Tanrı ne biliyor musun? Ne karanlık bir perdenin gerisinde kötülükler, korkular ve ölümler saçan bir kabus, ne yakan, yaktığını küle çeviren bir eski zaman tozu. Ne din simsarlarının terazisinde çıkar karşılığı tartılan meta. Ne insanoğlunu kurallarla, yasaklarla, sevap-günah arası salındıran bir sarkaç, ne salt secdelerden namazlara uzayan, mumlarda aydınlanan bir ritüel. Ne kalelerden villalara sızdırılmış afyon, ne riyakar çıkrıkların ucunda eğrilen, uzayan ulumalar. Ne kaskatı örülmüş, ötekine kapalı, korkulardan yapılmış bir duvar, ne çıkarlarından başka inandığı olmayanların oyuncağı ne de gökyüzüne sığdırılmış bir yalnızlık. Kırgın kalplerde atan bir incelik, Tanrı.”