"Şair, şiirinde kendisi olmalıdır; edinimlerini tamamlamış, yolunu, yöntemini bulmuş olarak okuyucunun karşısına çıkmalıdır. Şair, kendine güvenen, kendini tanımlayan, konuşlandıran, kendine odak, özgün kişidir; koşullanan, bağımlı, taklitçi, elekçi, yalaka değil...
Şair, çağının sözcüsüdür; çağın eli, dili, gözü, kulağı, yordamı, kâhini, bilgesi, fedaisi, kılavuzudur; gül, çiçek, bahar havaları çalan, resimli, süslü görsellerle bir şeyler karalayıp beğeni avlayan, başkalarından dize devşiren (aşıran) kişi değildir.
Şair, kalıcı şiirin yaratıcısı olmak için savaşım vermelidir ki Bâkî'nin:
"Âvazeyi bu âleme Dâvûd gibi sal Bâki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş" deyişiyle bâki kala."
"Şair, şiirinde kendisi olmalıdır; edinimlerini tamamlamış, yolunu, yöntemini bulmuş olarak okuyucunun karşısına çıkmalıdır. Şair, kendine güvenen, kendini tanımlayan, konuşlandıran, kendine odak, özgün kişidir; koşullanan, bağımlı, taklitçi, elekçi, yalaka değil...
Şair, çağının sözcüsüdür; çağın eli, dili, gözü, kulağı, yordamı, kâhini, bilgesi, fedaisi, kılavuzudur; gül, çiçek, bahar havaları çalan, resimli, süslü görsellerle bir şeyler karalayıp beğeni avlayan, başkalarından dize devşiren (aşıran) kişi değildir.
Şair, kalıcı şiirin yaratıcısı olmak için savaşım vermelidir ki Bâkî'nin:
"Âvazeyi bu âleme Dâvûd gibi sal Bâki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş" deyişiyle bâki kala."