24 Şubat 2022 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden biri olan Rusya Federasyonu, Ukrayna’ya karşı “Özel Askeri Operasyon” adı altında bir silahlı saldırı (savaş) başlatmıştır.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu silahlı saldırıyı Milletlerarası Hukuk nazarında haklı kılmak için i) Ukrayna’nın, Rusya için bir silahlı saldırı tehdidi olduğu; ii) Ukrayna’nın, Donbas’ta soykırım yaptığı; iii) Ukrayna’da Neo-Nazi Rejimi olduğu; iv) Ukrayna’nın, tarihsel olarak Rusya’nın parçası olduğu iddialarını içeren dört ana başlık altında gerekçelendirmiştir. Bu iddialara ve uzun süredir tanıklık edilemeyen bu konvansiyonel savaşa, uluslararası toplum farklı tepkiler vermiştir. Akademik camiada Rusya’nın saldırısı, uluslararası toplumun bir nevi anayasası olarak kabul edilen ve BM Sözleşmesi’nde düzenlenen kuvvet kullanma yasağı, devletlerin egemenliği, siyasi bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü, iç işlerine karışma yasağı, halkların self-determinasyon hakkı gibi Milletlerarası Hukuk’un birçok temel ilkesi sorgulanmaya başlamıştır. Böylece uluslararası barış ve istikrarı tehlikeye atan, son derece yıkıcı etkileri olan ve hâlihazırda devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1945’te San Francisco Konferansı’nda tahayyül edilen Milletlerarası Hukuk düzenini büyük bir kaosun ve krizin içine sokmuştur. İlerleyen günlerde Rusya sık sık nükleer silah kullanma tehdidinde bulunmuş, Ukrayna’ya ait dört bölgeyi (Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk) ilhak etmiş, söylem ve eylemlerini daha da sertleştirmiştir.
ABD, AB ve NATO üyesi devletlerin desteğini alan Ukrayna, Rusya’ya karşı beklentilerin çok ötesinde bir direniş sergilemekte ve mücadeleye devam etmektedir. Sıcak çatışmaların devam ettiği günümüzde taraflar arasında barışçıl bir çözüm yakın vadede pek olası görünmemektedir. Bu nedenle, uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve bu savaşın uluslararası toplum açısından yarattığı etkiler, küresel siyasette önemli bir gündem maddesi olmaya devam etmektedir. Özelde ise, Türkiye’nin yanı başında cereyan eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkileri, Türkiye’nin askeri, ekonomik ve enerji güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır.
24 Şubat 2022 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden biri olan Rusya Federasyonu, Ukrayna’ya karşı “Özel Askeri Operasyon” adı altında bir silahlı saldırı (savaş) başlatmıştır.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu silahlı saldırıyı Milletlerarası Hukuk nazarında haklı kılmak için i) Ukrayna’nın, Rusya için bir silahlı saldırı tehdidi olduğu; ii) Ukrayna’nın, Donbas’ta soykırım yaptığı; iii) Ukrayna’da Neo-Nazi Rejimi olduğu; iv) Ukrayna’nın, tarihsel olarak Rusya’nın parçası olduğu iddialarını içeren dört ana başlık altında gerekçelendirmiştir. Bu iddialara ve uzun süredir tanıklık edilemeyen bu konvansiyonel savaşa, uluslararası toplum farklı tepkiler vermiştir. Akademik camiada Rusya’nın saldırısı, uluslararası toplumun bir nevi anayasası olarak kabul edilen ve BM Sözleşmesi’nde düzenlenen kuvvet kullanma yasağı, devletlerin egemenliği, siyasi bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü, iç işlerine karışma yasağı, halkların self-determinasyon hakkı gibi Milletlerarası Hukuk’un birçok temel ilkesi sorgulanmaya başlamıştır. Böylece uluslararası barış ve istikrarı tehlikeye atan, son derece yıkıcı etkileri olan ve hâlihazırda devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1945’te San Francisco Konferansı’nda tahayyül edilen Milletlerarası Hukuk düzenini büyük bir kaosun ve krizin içine sokmuştur. İlerleyen günlerde Rusya sık sık nükleer silah kullanma tehdidinde bulunmuş, Ukrayna’ya ait dört bölgeyi (Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk) ilhak etmiş, söylem ve eylemlerini daha da sertleştirmiştir.
ABD, AB ve NATO üyesi devletlerin desteğini alan Ukrayna, Rusya’ya karşı beklentilerin çok ötesinde bir direniş sergilemekte ve mücadeleye devam etmektedir. Sıcak çatışmaların devam ettiği günümüzde taraflar arasında barışçıl bir çözüm yakın vadede pek olası görünmemektedir. Bu nedenle, uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve bu savaşın uluslararası toplum açısından yarattığı etkiler, küresel siyasette önemli bir gündem maddesi olmaya devam etmektedir. Özelde ise, Türkiye’nin yanı başında cereyan eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkileri, Türkiye’nin askeri, ekonomik ve enerji güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır.