Tat ve duyu her anlamda insan beyninde önemli bir uyarıcı olmakla beraber çoğu zaman hafızalarımızın oluşumunda da önemli bir ayrıştırıcı unsur. Hiç şüphesiz, yediğimiz güzel bir yemeğin tadını ve yerini daima hatırlarız. Dolayısıyla, gastronomi herkes için vazgeçilmez bir alan. Uluslararası ilişkilerde başta devletler olmak üzere birçok aktör gastronomiyi diplomasi içerisinde bir araç ve strateji hâline getirmiştir. Gastrodiplomasi bu nedenle yalnızca diplomasi alanında değil, aynı zamanda diplomatik ve iletişim disiplinlerinde de değerlendirilmektedir. Gastrodiplomasinin teorisi ve pratiğinin nasıl işlendiği ve stratejik iletişimde nasıl uygulandığı, nerede yer aldığı ve ne kadar öneme sahip olduğunun anlaşılması oldukça önemlidir. Bu kitapta, gastrodiplomasinin hem pratik hem teorik tartışmaları akademik ve entelektüel derinlikli bir sistem içerisinde ortaya konmuştur. Öte yandan stratejinin, iletişimin ve stratejik iletişimin teorik ve pratik derinliklerine inen eserde kavramların akademide, bürokraside ve diplomaside nasıl uygulandığının üzerinde durulmuştur. Bunu yanı sıra gastronominin, gastrodiplomasinin ve Türkiye’nin uyguladığı politikalar içerisinde sahip olduğu kilit noktalarını ortaya çıkarmış ve okuyucuyla buluşturmuştur. Sahip olduğu interdisipliner içerik ile hem iletişim, hem uluslararası ilişkiler hem de gastronomi alanlarının ortak stratejik kullanımını bütün incelikleriyle ortaya koymuştur. Bana kalırsa bu kitap gastronomi, stratejik iletişim ve diplomasinin kesişmesi açısından aynı harika yemekler gibi okuyucunun damağında eşsiz bir tat bırakacaktır.
Tat ve duyu her anlamda insan beyninde önemli bir uyarıcı olmakla beraber çoğu zaman hafızalarımızın oluşumunda da önemli bir ayrıştırıcı unsur. Hiç şüphesiz, yediğimiz güzel bir yemeğin tadını ve yerini daima hatırlarız. Dolayısıyla, gastronomi herkes için vazgeçilmez bir alan. Uluslararası ilişkilerde başta devletler olmak üzere birçok aktör gastronomiyi diplomasi içerisinde bir araç ve strateji hâline getirmiştir. Gastrodiplomasi bu nedenle yalnızca diplomasi alanında değil, aynı zamanda diplomatik ve iletişim disiplinlerinde de değerlendirilmektedir. Gastrodiplomasinin teorisi ve pratiğinin nasıl işlendiği ve stratejik iletişimde nasıl uygulandığı, nerede yer aldığı ve ne kadar öneme sahip olduğunun anlaşılması oldukça önemlidir. Bu kitapta, gastrodiplomasinin hem pratik hem teorik tartışmaları akademik ve entelektüel derinlikli bir sistem içerisinde ortaya konmuştur. Öte yandan stratejinin, iletişimin ve stratejik iletişimin teorik ve pratik derinliklerine inen eserde kavramların akademide, bürokraside ve diplomaside nasıl uygulandığının üzerinde durulmuştur. Bunu yanı sıra gastronominin, gastrodiplomasinin ve Türkiye’nin uyguladığı politikalar içerisinde sahip olduğu kilit noktalarını ortaya çıkarmış ve okuyucuyla buluşturmuştur. Sahip olduğu interdisipliner içerik ile hem iletişim, hem uluslararası ilişkiler hem de gastronomi alanlarının ortak stratejik kullanımını bütün incelikleriyle ortaya koymuştur. Bana kalırsa bu kitap gastronomi, stratejik iletişim ve diplomasinin kesişmesi açısından aynı harika yemekler gibi okuyucunun damağında eşsiz bir tat bırakacaktır.