Dostoyevski’nin bu tüm dünyada en çok okunan romanında adalet mekanizmasını eleştiren suç ve ceza etrafında döner. Toplumsal yapı gelecek vaat eden, nitelikli insanı; toplum düşmanı, kötü insanlara karşı koruyamaz hatta ona ezdirir. Her açıdan toplumu sömüren, kanını emen, kötü insanlara karşı “düzen/idare” hiçbir şey yapmaz. Oysa bunun cezalandırılması toplum yararınadır. Dostoyevski tam da burada gelecek vaat eden Raskolnikov’a tefeci, toplum düşmanı kadını öldürtür. Peki, bu halde adalet yine de Raskolnikov’u cezalandıracak mıdır? “Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır.” “Burada insanın en ağrına giden ne biliyor musun? Onların yalan söylemeleri değil; yalan her zaman bağışlanabilir; tatlı bir şeydir çünkü yalan, insanı önünde sonunda gerçeğe götürür. Burada insanın ağrına giden şey, onların yalan söylemeleri değil, söyledikleri yalana kendilerinin de inanmaları.”
Dostoyevski’nin bu tüm dünyada en çok okunan romanında adalet mekanizmasını eleştiren suç ve ceza etrafında döner. Toplumsal yapı gelecek vaat eden, nitelikli insanı; toplum düşmanı, kötü insanlara karşı koruyamaz hatta ona ezdirir. Her açıdan toplumu sömüren, kanını emen, kötü insanlara karşı “düzen/idare” hiçbir şey yapmaz. Oysa bunun cezalandırılması toplum yararınadır. Dostoyevski tam da burada gelecek vaat eden Raskolnikov’a tefeci, toplum düşmanı kadını öldürtür. Peki, bu halde adalet yine de Raskolnikov’u cezalandıracak mıdır? “Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır.” “Burada insanın en ağrına giden ne biliyor musun? Onların yalan söylemeleri değil; yalan her zaman bağışlanabilir; tatlı bir şeydir çünkü yalan, insanı önünde sonunda gerçeğe götürür. Burada insanın ağrına giden şey, onların yalan söylemeleri değil, söyledikleri yalana kendilerinin de inanmaları.”