“Hayatın pınarı boşandı dizginlerinden. Kaynağında fokurdadı gürültüyle… Dağların bağrına gömülenler dile geldi. Mamak kışlasında evi yıkılan bir at şahlandı, Toroslara kadar koştu. Vakitler arasında fecri bildi, kendine sırdaş eyledi. Bir Türkmen beyinin yanına sürüdü ayaklarını. Âşık Musa’ya evladını değil, veliyi sordu. Beyi, toprağın altında bırakıp yüklendi sırtına vezinleri, koçakları. Yükü arttıkça ezilmedi altında, genişletti sağrısını. Civardan koştur koştur gelenlere hem kendi kişnedi hem evveli hem de ahiri. Gül atan dostlara tek bir ağacı değil, cümle ormanları gösterdi.”
Ahmet Antmen, “Suda Halkalar Vardı” ile beş yıl sonra ikinci romanıyla okurla buluşuyor. Roman; iktidarın yerleşik düzenine itirazı olanların izdüşümlerini, diri bir bellekle yaşam sürdürmenin çelişkisini, gerçeğe yakın mekânlar ve insanlarla bir araya getiriyor. Şiirsel bir dille, sürükleyici bir okuma sunuyor.
“Hayatın pınarı boşandı dizginlerinden. Kaynağında fokurdadı gürültüyle… Dağların bağrına gömülenler dile geldi. Mamak kışlasında evi yıkılan bir at şahlandı, Toroslara kadar koştu. Vakitler arasında fecri bildi, kendine sırdaş eyledi. Bir Türkmen beyinin yanına sürüdü ayaklarını. Âşık Musa’ya evladını değil, veliyi sordu. Beyi, toprağın altında bırakıp yüklendi sırtına vezinleri, koçakları. Yükü arttıkça ezilmedi altında, genişletti sağrısını. Civardan koştur koştur gelenlere hem kendi kişnedi hem evveli hem de ahiri. Gül atan dostlara tek bir ağacı değil, cümle ormanları gösterdi.”
Ahmet Antmen, “Suda Halkalar Vardı” ile beş yıl sonra ikinci romanıyla okurla buluşuyor. Roman; iktidarın yerleşik düzenine itirazı olanların izdüşümlerini, diri bir bellekle yaşam sürdürmenin çelişkisini, gerçeğe yakın mekânlar ve insanlarla bir araya getiriyor. Şiirsel bir dille, sürükleyici bir okuma sunuyor.