Bu kitap; göç, göçmen, mülteci vb. olguların ulusal sınırları aşıp küresel bir kriz haline dönüştüğü yıllarda kaleme alınmıştır. Gerek ulusal gerekse uluslararası literatürde göç çalışmalarında dış göç ve iç göç iki ayrı çalışma alanı olarak görülmektedir. İç göç araştırmaları, yoğun olarak bölgesel nüfus değişimi çerçevesinde, yabancı göçmenlerin veya etnik azınlıkların ülke içi hareketlilikleri üzerinden yürütülmektedir. Fakat araştırmalar bu göçe önderlik eden uluslararası göçle neredeyse hiç ilişkilendirilmemektedir. Halbuki büyük şehirlerdeki baskıyı azaltmak adına göçmenlerin ülkeye geldiklerinde çevre (daha kırsal ve küçük) bölgelere dağıtılmaları, akabinde daha metropol bölgelere ülke içi ikinci kez göç etmeleriyle sonuçlanmaktadır.
1979 yılında Rusya'nın Afganistan'ı işgali nedeniyle Afganistan Türklerinden olan Özbekler, 1982 yılında zorunlu, kitlesel, ulusaşırı göçle getirilerek Hatay'da (Ovakent) iskân edilmiştir. Söz konusu aynı kuşak göçmen grubun bir kısmı özellikle 1990'ların ikinci yarısından itibaren buradan Zeytinburnu'na farklı zamanlarda gönüllü, bireysel, ekonomik amaçlı kırdan kente göç etmişlerdir. Böylece ikinci bir göç ile birinci göç edilen yer ana vatan rolünü üstlenmiş, ilk göç edilen yer sıla olmuştur. Zeytinburnu'ndaki göçmen Özbekler, bir yandan göç öncesi doğup büyüdükleri ülkenin/yerin kültürünü diğer yandan da iskân edildikleri yerin kültürünü ve dahi kentin kültürünü kimi zaman parçalar halinde ayrı ayrı kimi zaman ise harmanlayarak yaşamaya çalışmaktadır.
Kitapta Zeytinburnu'ndaki Afganistan Özbeklerinin kente uyum süreçleri (kültürleşmeleri), kent yaşamında kimliklerini nasıl inşa ettikleri, dini yaşam ve pratikleri, dindarlık algıları ve en nihayetinde kente göçün yaşam tarzlarındaki etkileri irdelenmektedir. Araştırmaya konu olan göçmen Özbeklerin hem ulusaşırı, zorunlu, kitlesel hem de bireysel, gönüllü, ekonomik sebeplerden kırdan kente iç göç etmeleri nedeniyle, bu çalışma odaklandığı göçmen grubu açısından ülkemizde ilk, dünyada da (tespit edilebildiği kadarıyla) sayılı araştırmalardan biri olma iddiasındadır.
Bu kitap; göç, göçmen, mülteci vb. olguların ulusal sınırları aşıp küresel bir kriz haline dönüştüğü yıllarda kaleme alınmıştır. Gerek ulusal gerekse uluslararası literatürde göç çalışmalarında dış göç ve iç göç iki ayrı çalışma alanı olarak görülmektedir. İç göç araştırmaları, yoğun olarak bölgesel nüfus değişimi çerçevesinde, yabancı göçmenlerin veya etnik azınlıkların ülke içi hareketlilikleri üzerinden yürütülmektedir. Fakat araştırmalar bu göçe önderlik eden uluslararası göçle neredeyse hiç ilişkilendirilmemektedir. Halbuki büyük şehirlerdeki baskıyı azaltmak adına göçmenlerin ülkeye geldiklerinde çevre (daha kırsal ve küçük) bölgelere dağıtılmaları, akabinde daha metropol bölgelere ülke içi ikinci kez göç etmeleriyle sonuçlanmaktadır.
1979 yılında Rusya'nın Afganistan'ı işgali nedeniyle Afganistan Türklerinden olan Özbekler, 1982 yılında zorunlu, kitlesel, ulusaşırı göçle getirilerek Hatay'da (Ovakent) iskân edilmiştir. Söz konusu aynı kuşak göçmen grubun bir kısmı özellikle 1990'ların ikinci yarısından itibaren buradan Zeytinburnu'na farklı zamanlarda gönüllü, bireysel, ekonomik amaçlı kırdan kente göç etmişlerdir. Böylece ikinci bir göç ile birinci göç edilen yer ana vatan rolünü üstlenmiş, ilk göç edilen yer sıla olmuştur. Zeytinburnu'ndaki göçmen Özbekler, bir yandan göç öncesi doğup büyüdükleri ülkenin/yerin kültürünü diğer yandan da iskân edildikleri yerin kültürünü ve dahi kentin kültürünü kimi zaman parçalar halinde ayrı ayrı kimi zaman ise harmanlayarak yaşamaya çalışmaktadır.
Kitapta Zeytinburnu'ndaki Afganistan Özbeklerinin kente uyum süreçleri (kültürleşmeleri), kent yaşamında kimliklerini nasıl inşa ettikleri, dini yaşam ve pratikleri, dindarlık algıları ve en nihayetinde kente göçün yaşam tarzlarındaki etkileri irdelenmektedir. Araştırmaya konu olan göçmen Özbeklerin hem ulusaşırı, zorunlu, kitlesel hem de bireysel, gönüllü, ekonomik sebeplerden kırdan kente iç göç etmeleri nedeniyle, bu çalışma odaklandığı göçmen grubu açısından ülkemizde ilk, dünyada da (tespit edilebildiği kadarıyla) sayılı araştırmalardan biri olma iddiasındadır.