“100 yıl önce kitleler halinde Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Ezidiler, Kürtler sürgün yollarındaydı. 1940’lı, 50’li yıllara kadar sürgün cezası daha çok komünistlere ve Kürtlere uygulandı. 12 Mart ve 12 Eylül diktatörlük yıllarından bu yana onlarla birlikte faşizme karşı duruş sergileyen çok sayıda devrimci, demokrat, muhalif, aydın insan sürgüne düştü.
Yüz yıllık bir dönemi kapsayan bu kitap, gidip de dönemeyen ebedî sürgünlerin, dönüp de göremeyen sürgün yarasıyla gidenlerin kitabıdır. Onların birçoğunun arkadaşı, dostu, yoldaşı ve sürgündeki acılarının da yakın tanığıyım.
Andığımız isimler eski kuşak komünistler, Ermeni, Kürt, Türk muhalifler, aydınlar, siyasetçiler, sanatçılar, faşist cunta dönemlerinin devrimci gençlerinden oluşuyor. İran Kürtlerinden Abdürrahman Kasımlo, Irak Kürtlerinden Şêrko Bêkes ve Server Tanilli’nin yardımcısı Brezilyalı Phiromi Myotin gibi istisnai isimleri de unutmadık.
Sürgün insanlarımızı yok etmenin bir aracıydı. Biz bu büyük acıyı, ortak değerlerimizi yan yana getirerek onları hep var kılmanın bir vesilesi yapmaya çalıştık.”
“100 yıl önce kitleler halinde Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Ezidiler, Kürtler sürgün yollarındaydı. 1940’lı, 50’li yıllara kadar sürgün cezası daha çok komünistlere ve Kürtlere uygulandı. 12 Mart ve 12 Eylül diktatörlük yıllarından bu yana onlarla birlikte faşizme karşı duruş sergileyen çok sayıda devrimci, demokrat, muhalif, aydın insan sürgüne düştü.
Yüz yıllık bir dönemi kapsayan bu kitap, gidip de dönemeyen ebedî sürgünlerin, dönüp de göremeyen sürgün yarasıyla gidenlerin kitabıdır. Onların birçoğunun arkadaşı, dostu, yoldaşı ve sürgündeki acılarının da yakın tanığıyım.
Andığımız isimler eski kuşak komünistler, Ermeni, Kürt, Türk muhalifler, aydınlar, siyasetçiler, sanatçılar, faşist cunta dönemlerinin devrimci gençlerinden oluşuyor. İran Kürtlerinden Abdürrahman Kasımlo, Irak Kürtlerinden Şêrko Bêkes ve Server Tanilli’nin yardımcısı Brezilyalı Phiromi Myotin gibi istisnai isimleri de unutmadık.
Sürgün insanlarımızı yok etmenin bir aracıydı. Biz bu büyük acıyı, ortak değerlerimizi yan yana getirerek onları hep var kılmanın bir vesilesi yapmaya çalıştık.”