Yarım bir kalp kaç defa vurur bir göğse?
Acı bir çığlık döndürür mü deniz kızını evine?
Yaşananların ardından Karan ve Karya kendilerini sırt sırta ve hayata farklı pencerelerden bakarken bulmuşlardır. İkisi de aynı dalgaların kıyıya vuruşunu seyretmekte, çekilen suların ardından kıyıdaki yalnızlıklarıyla bakışmaktadırlar ancak birbirlerine dönüp de yüz yüze gelemeyecek kadar da kırgınlardır geçmişlerine. Aralarına hayat girmiş, Karan ve Karya kelimenin tam anlamıyla iki yabancıya dönüşmüştür.
Karya, bedenini ve ruhunu iyileştirmekten vazgeçmiş ölümü beklerken Karan bir yandan kendisi ölümle el ele olsa da ona nefes almanın güzelliğinden bahsetmekte bir yandan da peşlerini bir türlü bırakmayan karanlıkla, Mey’le boğaz boğaza mücadele etmektedir. Birbirlerinden ayrı geçirdikleri zamanda Karya güneşin kaç defa doğup battığını sayarken Karan içinse o güneş hiçbir zaman doğmamıştır.
Medcezirler bir türlü durulmazken beklenmedik yüzleşmelerle sular geri çekilecek ve bir gece saklanan sırların gün yüzüne çıkmasına kimse engel olamayacaktır. Ölüm sinsi bir nefes gibi yaşayan herkesin ensesinde bittiğinde başlaması umulan hikâyeler, kırıldığı yerden devam etmesi beklenilen yarım kalmışlıklar ve hiç fark edilmemiş ihtimaller için tüm kalplerde çatlaklar oluşacaktır.
İhanetler, gizlenen gerçekler ve hesaplaşmalar; aşkları, arkadaşlıkları ve aile bağlarını derinden sarstığında herkesin anladığı bir şey vardır: Kapıda uğuldayan zemherinin ta kendisidir.
Yeryüzüne düşen ilk kar tanesi, kimin omzuna değecek ve yüreğini üşütecektir?
“Medcezirler ayırdı bizi, sevgilim. Ben senin ölüne bile gelemedim.”
Yarım bir kalp kaç defa vurur bir göğse?
Acı bir çığlık döndürür mü deniz kızını evine?
Yaşananların ardından Karan ve Karya kendilerini sırt sırta ve hayata farklı pencerelerden bakarken bulmuşlardır. İkisi de aynı dalgaların kıyıya vuruşunu seyretmekte, çekilen suların ardından kıyıdaki yalnızlıklarıyla bakışmaktadırlar ancak birbirlerine dönüp de yüz yüze gelemeyecek kadar da kırgınlardır geçmişlerine. Aralarına hayat girmiş, Karan ve Karya kelimenin tam anlamıyla iki yabancıya dönüşmüştür.
Karya, bedenini ve ruhunu iyileştirmekten vazgeçmiş ölümü beklerken Karan bir yandan kendisi ölümle el ele olsa da ona nefes almanın güzelliğinden bahsetmekte bir yandan da peşlerini bir türlü bırakmayan karanlıkla, Mey’le boğaz boğaza mücadele etmektedir. Birbirlerinden ayrı geçirdikleri zamanda Karya güneşin kaç defa doğup battığını sayarken Karan içinse o güneş hiçbir zaman doğmamıştır.
Medcezirler bir türlü durulmazken beklenmedik yüzleşmelerle sular geri çekilecek ve bir gece saklanan sırların gün yüzüne çıkmasına kimse engel olamayacaktır. Ölüm sinsi bir nefes gibi yaşayan herkesin ensesinde bittiğinde başlaması umulan hikâyeler, kırıldığı yerden devam etmesi beklenilen yarım kalmışlıklar ve hiç fark edilmemiş ihtimaller için tüm kalplerde çatlaklar oluşacaktır.
İhanetler, gizlenen gerçekler ve hesaplaşmalar; aşkları, arkadaşlıkları ve aile bağlarını derinden sarstığında herkesin anladığı bir şey vardır: Kapıda uğuldayan zemherinin ta kendisidir.
Yeryüzüne düşen ilk kar tanesi, kimin omzuna değecek ve yüreğini üşütecektir?
“Medcezirler ayırdı bizi, sevgilim. Ben senin ölüne bile gelemedim.”