Tabiî hâkim ilkesi, muhakeme edilecek kişi/kişiler ve olayın belli olmasından önce, kanunla muhakemeyi gerçekleştirecek olan mahkeme ile hâkim/hâkimlerin belli olmasını gerektiren; hukuk devleti, hâkimin bağımsızlık ve tarafsızlığı ile doğrudan ilgili, adil yargılama hakkının içerisinde yer alan bir güvencedir. İlkenin doğal sonucu ise kişi/kişilere ve olaya özgü, cezalandırma maksatlı mahkeme, yani olağanüstü mahkeme kurulması yasağıdır.
Modern hukukun ilke, hak ve idealleriyle doğrudan ilgili olan tabiî hâkim ilkesi, Türk hukukuna Türk anayasa hukukunun ilk anayasası olan 1876 Anayasası ile girmiş; daha sonraki hemen her anayasada da kendisine yer bulmuştur. Ne var ki, ilkenin düzenlemesi anayasalarda farklılıklar göstermiştir. Türk siyasî tarihine bakıldığında, bu farklılıkların sebebinin olağanüstü mahkeme kurarak, ilkenin sağladığı güvencenin aşılabilmesi amacı olduğu görülmektedir.
Türk hukuk tarihinde de devlet iktidarına sahip olanlar tarafından gerek rejim otoritesini sağlamak, gerekse iktidarlarına karşı tehdit olarak görülen kişi/kişiler ve olaylara yönelik hızlı, sert ve ibretlik yargılamalar yapma ihtiyacı sebebiyle olağanüstü mahkemeler kurulmuştur. Yıldız Mahkemesi, İstiklal Mahkemeleri, Tahkikat Komisyonu, Yüksek Adalet Divanı, Sıkıyönetim Askerî Mahkemeleri bu olağanüstü mahkemelerin başında gelmekte ve halen tartışılmaktadırlar. Ancak literatürde Türk hukuk tarihindeki olağanüstü mahkemeler genellikle siyasî tarih alanı kapsamında çalışılmış olmakla; hukukî bakımdan kapsamlı değerlendirmeleri pek yapılmamıştır.
Çalışma ile tabiî hâkim ilkesinin Türk hukukuna girişi ve Türk anayasalarındaki görünümleri özgün tespitlerle ortaya koyulmaya; Türk hukuk tarihinde yerini almış olan olağanüstü mahkemeler bu ilkeye uygunlukları açısından hukuken incelenmeye çalışılmıştır.
Tabiî hâkim ilkesi, muhakeme edilecek kişi/kişiler ve olayın belli olmasından önce, kanunla muhakemeyi gerçekleştirecek olan mahkeme ile hâkim/hâkimlerin belli olmasını gerektiren; hukuk devleti, hâkimin bağımsızlık ve tarafsızlığı ile doğrudan ilgili, adil yargılama hakkının içerisinde yer alan bir güvencedir. İlkenin doğal sonucu ise kişi/kişilere ve olaya özgü, cezalandırma maksatlı mahkeme, yani olağanüstü mahkeme kurulması yasağıdır.
Modern hukukun ilke, hak ve idealleriyle doğrudan ilgili olan tabiî hâkim ilkesi, Türk hukukuna Türk anayasa hukukunun ilk anayasası olan 1876 Anayasası ile girmiş; daha sonraki hemen her anayasada da kendisine yer bulmuştur. Ne var ki, ilkenin düzenlemesi anayasalarda farklılıklar göstermiştir. Türk siyasî tarihine bakıldığında, bu farklılıkların sebebinin olağanüstü mahkeme kurarak, ilkenin sağladığı güvencenin aşılabilmesi amacı olduğu görülmektedir.
Türk hukuk tarihinde de devlet iktidarına sahip olanlar tarafından gerek rejim otoritesini sağlamak, gerekse iktidarlarına karşı tehdit olarak görülen kişi/kişiler ve olaylara yönelik hızlı, sert ve ibretlik yargılamalar yapma ihtiyacı sebebiyle olağanüstü mahkemeler kurulmuştur. Yıldız Mahkemesi, İstiklal Mahkemeleri, Tahkikat Komisyonu, Yüksek Adalet Divanı, Sıkıyönetim Askerî Mahkemeleri bu olağanüstü mahkemelerin başında gelmekte ve halen tartışılmaktadırlar. Ancak literatürde Türk hukuk tarihindeki olağanüstü mahkemeler genellikle siyasî tarih alanı kapsamında çalışılmış olmakla; hukukî bakımdan kapsamlı değerlendirmeleri pek yapılmamıştır.
Çalışma ile tabiî hâkim ilkesinin Türk hukukuna girişi ve Türk anayasalarındaki görünümleri özgün tespitlerle ortaya koyulmaya; Türk hukuk tarihinde yerini almış olan olağanüstü mahkemeler bu ilkeye uygunlukları açısından hukuken incelenmeye çalışılmıştır.