Tacirler Arasındaki Taşınır Mal Satışı Sözleşmesinin Varlığını İspat Etmek için Fatura ve Ticari Defterlerden Yararlanılması

Stok Kodu:
9786258038804
Boyut:
16x23.5
Sayfa Sayısı:
199
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-01
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
Kategori:
%10 indirimli
170,00TL
153,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 18,70TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786258038804
1236792
Tacirler Arasındaki Taşınır Mal Satışı Sözleşmesinin Varlığını İspat Etmek için Fatura ve Ticari Defterlerden Yararlanılması
Tacirler Arasındaki Taşınır Mal Satışı Sözleşmesinin Varlığını İspat Etmek için Fatura ve Ticari Defterlerden Yararlanılması
153.00

Ticaret yaşamında kullanılan bazı belgeler, Vergi Hukuku açısından  olduğu kadar Özel Hukukun Ticaret Hukuku, Borçlar Hukuku  alanları ve bu alanlarla ilgili doğacak uyuşmazlıkların ispatındaki  rolüyle Medeni Usul Hukuku açısından da önem taşır.

Bu belgelerin başında, çalışmamızın konusunu oluşturan fatura  gelir.

Sadece ülkemizde değil diğer ülkelerde de ticaret çarklarının  dönüşünde ihtiyaç duyulan bir belge olan fatura, Vergi Usul Kanunu’na  göre alım-satım, işletme gelir ve giderlerinin ispatında kullanılan  en önemli belgelerdendir.

Vergi Usul Kanunu’nun 232 inci maddesinde bazı vergi mükelleflerine,  sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura verme ve  alma yükümlülüğü getirilmiştir.

Vergi Hukuku açısından böyle bir zorunluluk getirilmesindeki  amaç ticaret yaşamının akışında vergi doğuran işlemlerin ve buna  bağlı olarak bu işlemlerin tarafı olan mükelleflerin ödeyecekleri vergi  matrahını tespit etmektir. Vergi Usul Kanunu’ndaki emredici kural  gereği düzenlemesi gereken fatura, Ticaret Hukuku’nda tacirler  arasında doğan uyuşmazlıklarda tarafların iddialarını Medeni Usul  Hukuku’na göre ispat ederken yararlanacakları bir ispat aracı niteliği  de taşımaktadır.

Fatura, bu farklı hukuk dalları açısından önem taşımakla birlikte,  Ticaret Hukuku açısından sadece tacirler için getirilen bir yükümlülük  olup, bu yükümlülük de ancak karşı tarafın talebi olursa  gündeme gelmektedir. Oysa Vergi Hukuku açısından karşı tarafın  herhangi bir talebi söz konusu olmasa da tacir olsun ya da olmasın  bazı vergi mükelleflerinin fatura düzenleme zorunluluğu söz konusudur.

Dolayısıyla konuyu incelemeye başlarken öncelikle Vergi Hukukunda  fatura düzenleme yükümlülüğü olan vergi mükelleflerinden  hangilerinin Ticaret Hukuku anlamında tacir olarak nitelendirilebileceklerini  ortaya koymak gerekmektedir.

Bu amaca ulaşabilmek için bir vergi mükellefinin sattığı malla  ilgili olarak ne zaman fatura düzenlemesi gerektiğini, çalışma konumuzla  bağlantı kurarak taraflar arasında kurulmuş olan satış sözleşmesinin  hangi aşamasında vergi mükellefi tacirin fatura düzenlemesi  gerektiğini de tespit etmek önem taşımaktadır. Çalışmanın  bütünü için önem taşıyan bu tespitler ilk bölümde yapılmıştır.

Çalışma konumuz faturanın satım sözleşmesinin varlığını ispat  açısından oynayacağı rolle ilgili olduğundan; belge olarak faturanın  ispat gücü, tacirin düzenlediği faturanın tek başına iddiasını ispata  yeterli olup olmadığı, başka destekleyici delillere ihtiyaç duyulursa;  bu delillerin neler olabileceği ve bu deliller arasında ticari defterlerden  faturadaki bilgileri destekleyecek şekilde nasıl yararlanılabileceği  ise ikinci ve üçüncü bölümde incelenmektedir.

Ticaret yaşamında kullanılan bazı belgeler, Vergi Hukuku açısından  olduğu kadar Özel Hukukun Ticaret Hukuku, Borçlar Hukuku  alanları ve bu alanlarla ilgili doğacak uyuşmazlıkların ispatındaki  rolüyle Medeni Usul Hukuku açısından da önem taşır.

Bu belgelerin başında, çalışmamızın konusunu oluşturan fatura  gelir.

Sadece ülkemizde değil diğer ülkelerde de ticaret çarklarının  dönüşünde ihtiyaç duyulan bir belge olan fatura, Vergi Usul Kanunu’na  göre alım-satım, işletme gelir ve giderlerinin ispatında kullanılan  en önemli belgelerdendir.

Vergi Usul Kanunu’nun 232 inci maddesinde bazı vergi mükelleflerine,  sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura verme ve  alma yükümlülüğü getirilmiştir.

Vergi Hukuku açısından böyle bir zorunluluk getirilmesindeki  amaç ticaret yaşamının akışında vergi doğuran işlemlerin ve buna  bağlı olarak bu işlemlerin tarafı olan mükelleflerin ödeyecekleri vergi  matrahını tespit etmektir. Vergi Usul Kanunu’ndaki emredici kural  gereği düzenlemesi gereken fatura, Ticaret Hukuku’nda tacirler  arasında doğan uyuşmazlıklarda tarafların iddialarını Medeni Usul  Hukuku’na göre ispat ederken yararlanacakları bir ispat aracı niteliği  de taşımaktadır.

Fatura, bu farklı hukuk dalları açısından önem taşımakla birlikte,  Ticaret Hukuku açısından sadece tacirler için getirilen bir yükümlülük  olup, bu yükümlülük de ancak karşı tarafın talebi olursa  gündeme gelmektedir. Oysa Vergi Hukuku açısından karşı tarafın  herhangi bir talebi söz konusu olmasa da tacir olsun ya da olmasın  bazı vergi mükelleflerinin fatura düzenleme zorunluluğu söz konusudur.

Dolayısıyla konuyu incelemeye başlarken öncelikle Vergi Hukukunda  fatura düzenleme yükümlülüğü olan vergi mükelleflerinden  hangilerinin Ticaret Hukuku anlamında tacir olarak nitelendirilebileceklerini  ortaya koymak gerekmektedir.

Bu amaca ulaşabilmek için bir vergi mükellefinin sattığı malla  ilgili olarak ne zaman fatura düzenlemesi gerektiğini, çalışma konumuzla  bağlantı kurarak taraflar arasında kurulmuş olan satış sözleşmesinin  hangi aşamasında vergi mükellefi tacirin fatura düzenlemesi  gerektiğini de tespit etmek önem taşımaktadır. Çalışmanın  bütünü için önem taşıyan bu tespitler ilk bölümde yapılmıştır.

Çalışma konumuz faturanın satım sözleşmesinin varlığını ispat  açısından oynayacağı rolle ilgili olduğundan; belge olarak faturanın  ispat gücü, tacirin düzenlediği faturanın tek başına iddiasını ispata  yeterli olup olmadığı, başka destekleyici delillere ihtiyaç duyulursa;  bu delillerin neler olabileceği ve bu deliller arasında ticari defterlerden  faturadaki bilgileri destekleyecek şekilde nasıl yararlanılabileceği  ise ikinci ve üçüncü bölümde incelenmektedir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat