Türk resminin önemli ressamlarından ve D Grubu’nun kurucularından Cemal Tollu, gençlik yıllarında ailesinden habersiz şekilde Ankara’ya giderek Zabit Namzetleri Talimgâhı’na katılır ve 1921-1923 yılları arasında, İstiklal Savaşı’nın sonuna kadar 20. Süvari Alayı’na bağlı olarak görev yapar. Konya’dan başlayıp İzmir’de sonlanan bu iki yıl içerisinde tuttuğu notları, 1960 yılında gözden geçirerek bu döneme ait bir hatırata çevirir. Tollu, notlarında sadece katıldığı muharebeleri, şahit olduğu hadiseleri, Anadolu köylüsü ve diğer askerlerle geçen günlük hayatı anlatmaz. Bir yandan mücadele yıllarının atmosferini yansıtırken, bir yandan da resim sanatının hayatının merkezine geçişinin ipuçlarını, izlerini verir bize; hikâyesini anlatır. Cemal Tollu genç bir yedek subayken eski Türkçeyle tuttuğu notlarında, bu anıları şöyle tasvir eder: “Bu defterde çocuksu sayılacak düşüncelerin çocukça ifade edilmiş olduğu da görülebilir. Hiçbir iddiası olmayan bu satırlar ne bir roman ne de bir edebi eserdir. Bu satırlar, genç bir yedek subayın asker ve Anadolu köylüsü arasında geçirdiği günlük hayatı, katıldığı muharebelerde başardığı veya başaramadığı küçük hizmetleri, şahit olduğu hadiseleri ve bunların karşısındaki duygu ve düşünceleridir. Hadiselerin cereyanı sırasında yazılan bu satırların süslenmiş, romanlaştırılmış bir eser olmadığı da kabul edilmelidir.”
Türk resminin önemli ressamlarından ve D Grubu’nun kurucularından Cemal Tollu, gençlik yıllarında ailesinden habersiz şekilde Ankara’ya giderek Zabit Namzetleri Talimgâhı’na katılır ve 1921-1923 yılları arasında, İstiklal Savaşı’nın sonuna kadar 20. Süvari Alayı’na bağlı olarak görev yapar. Konya’dan başlayıp İzmir’de sonlanan bu iki yıl içerisinde tuttuğu notları, 1960 yılında gözden geçirerek bu döneme ait bir hatırata çevirir. Tollu, notlarında sadece katıldığı muharebeleri, şahit olduğu hadiseleri, Anadolu köylüsü ve diğer askerlerle geçen günlük hayatı anlatmaz. Bir yandan mücadele yıllarının atmosferini yansıtırken, bir yandan da resim sanatının hayatının merkezine geçişinin ipuçlarını, izlerini verir bize; hikâyesini anlatır. Cemal Tollu genç bir yedek subayken eski Türkçeyle tuttuğu notlarında, bu anıları şöyle tasvir eder: “Bu defterde çocuksu sayılacak düşüncelerin çocukça ifade edilmiş olduğu da görülebilir. Hiçbir iddiası olmayan bu satırlar ne bir roman ne de bir edebi eserdir. Bu satırlar, genç bir yedek subayın asker ve Anadolu köylüsü arasında geçirdiği günlük hayatı, katıldığı muharebelerde başardığı veya başaramadığı küçük hizmetleri, şahit olduğu hadiseleri ve bunların karşısındaki duygu ve düşünceleridir. Hadiselerin cereyanı sırasında yazılan bu satırların süslenmiş, romanlaştırılmış bir eser olmadığı da kabul edilmelidir.”