“Tarih, Yuval Noah Harrari’nin dediği gibi, çoğu zaman abartılmış umutlarla şekillenir. İnsanın zaman içinde bir uçtan diğerine savrulduğu bir hat gözlemleriz. Ebeveynleri uçurumun kenarına getiren, bilimsel öğelerden ziyade toplumsal baskılardır. Yeni mitoloji, ebeveyne doğru yolu sezgileriyle bulabileceğini söylemek, ebeveyn-çocuk bağının kendiliğinden kurulduğunu, doğada herhangi bir arıza olmadığını iddia etmek ister.”
Eski toplumdan günümüze ebeveynliğin tarihini ele aldığı bu kitabında Gülüş Türkmen, titiz bir araştırmacı olarak annelik, babalık, çocukluk ve ebeveynlik kavramlarının kökenlerine inip, her birinin politik, ekonomik ve felsefi altyapılarını ortaya koyuyor. Türkmen, alanının fikir öncüsü olarak çarpıcı çıkarımlarını da bizlerle paylaşıyor.
“Tarih, Yuval Noah Harrari’nin dediği gibi, çoğu zaman abartılmış umutlarla şekillenir. İnsanın zaman içinde bir uçtan diğerine savrulduğu bir hat gözlemleriz. Ebeveynleri uçurumun kenarına getiren, bilimsel öğelerden ziyade toplumsal baskılardır. Yeni mitoloji, ebeveyne doğru yolu sezgileriyle bulabileceğini söylemek, ebeveyn-çocuk bağının kendiliğinden kurulduğunu, doğada herhangi bir arıza olmadığını iddia etmek ister.”
Eski toplumdan günümüze ebeveynliğin tarihini ele aldığı bu kitabında Gülüş Türkmen, titiz bir araştırmacı olarak annelik, babalık, çocukluk ve ebeveynlik kavramlarının kökenlerine inip, her birinin politik, ekonomik ve felsefi altyapılarını ortaya koyuyor. Türkmen, alanının fikir öncüsü olarak çarpıcı çıkarımlarını da bizlerle paylaşıyor.