Yakın tarihimizin iki kırılma noktası vardır. Birincisi, bugün hala daha, birçoklarının bir ‘devrim' olarak tanımladıkları 2. Meşrutiyet; akabinde Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesi ve tarafsız kalmamız mümkün olduğu halde, ihtiraslarının esiri olan Enver Paşa tarafından 1. Dünya Harbi'ne sokulmamızdır. İkincisi ise, ‘Atatürk'ün ölümünden sonra, Atatürk'ün vasiyetine rağmen İsmet Paşa'nın devr-i iktidarında, tarafsızlık siyasetinin terk edilerek, Batı ile ittifak kurulması; Atatürk'ün Plânlı Karma Ekonomi siyasetine son verilmesi ve Demokrat Parti iktidarında da, NATO'ya girilerek, Batı Vesayetinin perçinlenmesidir. Bu vesayet, bizi, bin yıl söz sahibi olduğumuz bu coğrafyaya da yabancılaştırmıştır.
Yakın tarihimizin iki kırılma noktası vardır. Birincisi, bugün hala daha, birçoklarının bir ‘devrim' olarak tanımladıkları 2. Meşrutiyet; akabinde Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesi ve tarafsız kalmamız mümkün olduğu halde, ihtiraslarının esiri olan Enver Paşa tarafından 1. Dünya Harbi'ne sokulmamızdır. İkincisi ise, ‘Atatürk'ün ölümünden sonra, Atatürk'ün vasiyetine rağmen İsmet Paşa'nın devr-i iktidarında, tarafsızlık siyasetinin terk edilerek, Batı ile ittifak kurulması; Atatürk'ün Plânlı Karma Ekonomi siyasetine son verilmesi ve Demokrat Parti iktidarında da, NATO'ya girilerek, Batı Vesayetinin perçinlenmesidir. Bu vesayet, bizi, bin yıl söz sahibi olduğumuz bu coğrafyaya da yabancılaştırmıştır.