Son yıllarda Türkiye’nin baş döndürücü gündeminde yer alan olayların aslında tarihî sürekliliğin bir parçası olduğu tezine işaret eden yazıları kapsayan kitap, belli başlıklar altında, gündemdeki bazı hususları kucaklayıp geçmişle bugün arasında bir köprü vazifesi görmektedir.
Kitap, bir milletin tarihsel birikiminin elverdiği ölçülerde kendi edebiyatının, efsanelerinin, dilinin, hukukunun, sanatının, yönetim biçimlerinin, dininin ve felsefesinin toplamı olması sebebiyle yaşanılan mekân, sahip olunan kültür ve tarihsel mirastan kaçılamayacağı temel iddiası üzerinden ilerlemektedir.
Tarihte, sanıldığının aksine, sürekli ilerlemenin mümkün olmadığından bahsedilirken, milletlerin tarihî rollerinin olduğunu; bu tarihî akış içinde düşüşler ve çıkışlar yaşadıklarını; düşüş ve çıkışların, tarihin o millete biçtiği role uygun davranması ya da davranmaması ile gerçekleştiği aktarılmaktadır. Bu nedenle tarihi, otoritelerin söylediklerini reddetmek ya da kabul etmek değil, olayları bu akışa uygun olarak yorumlama anlayışıyla ele alıp, kendi üslubunca politik tarih anlatısıyla tütsüleyip bir zihin tarihi çalışması olarak sunmaktadır.
Türk Tarihçisi Ahmet Cevdet Paşa’nın “Tarihten murat, olayların doğruluk veya yanlışlığını ve gerçek sebeplerini öğrenip bunlardan ders almaktır.” sözünden hareketle hazırlanan bu kitapta okuyucuya baktırılmak istenen nokta hiçbir sosyal ve politik olayın mantar gibi birdenbire yerden bitmeyeceği, muhakkak geçmişe ait bir uzantısının olduğu ve geleceğe de uzanacağı hakikatidir. Kısacası tarih, toplumlar için muazzam bir erken uyarı sistemidir.
Okuyacağınız bu kitap umuyoruz ki bugün ve gelecek için uyarı düğmesine basabilmiştir.
Son yıllarda Türkiye’nin baş döndürücü gündeminde yer alan olayların aslında tarihî sürekliliğin bir parçası olduğu tezine işaret eden yazıları kapsayan kitap, belli başlıklar altında, gündemdeki bazı hususları kucaklayıp geçmişle bugün arasında bir köprü vazifesi görmektedir.
Kitap, bir milletin tarihsel birikiminin elverdiği ölçülerde kendi edebiyatının, efsanelerinin, dilinin, hukukunun, sanatının, yönetim biçimlerinin, dininin ve felsefesinin toplamı olması sebebiyle yaşanılan mekân, sahip olunan kültür ve tarihsel mirastan kaçılamayacağı temel iddiası üzerinden ilerlemektedir.
Tarihte, sanıldığının aksine, sürekli ilerlemenin mümkün olmadığından bahsedilirken, milletlerin tarihî rollerinin olduğunu; bu tarihî akış içinde düşüşler ve çıkışlar yaşadıklarını; düşüş ve çıkışların, tarihin o millete biçtiği role uygun davranması ya da davranmaması ile gerçekleştiği aktarılmaktadır. Bu nedenle tarihi, otoritelerin söylediklerini reddetmek ya da kabul etmek değil, olayları bu akışa uygun olarak yorumlama anlayışıyla ele alıp, kendi üslubunca politik tarih anlatısıyla tütsüleyip bir zihin tarihi çalışması olarak sunmaktadır.
Türk Tarihçisi Ahmet Cevdet Paşa’nın “Tarihten murat, olayların doğruluk veya yanlışlığını ve gerçek sebeplerini öğrenip bunlardan ders almaktır.” sözünden hareketle hazırlanan bu kitapta okuyucuya baktırılmak istenen nokta hiçbir sosyal ve politik olayın mantar gibi birdenbire yerden bitmeyeceği, muhakkak geçmişe ait bir uzantısının olduğu ve geleceğe de uzanacağı hakikatidir. Kısacası tarih, toplumlar için muazzam bir erken uyarı sistemidir.
Okuyacağınız bu kitap umuyoruz ki bugün ve gelecek için uyarı düğmesine basabilmiştir.