Tarihin Saklı Sayfaları

Stok Kodu:
9789944387842
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
704
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-08
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%30 indirimli
500,00TL
350,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 42,78TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9789944387842
859121
Tarihin Saklı Sayfaları
Tarihin Saklı Sayfaları
350.00

Anadolu hınç, şüphe ve güvensizlikle bakıyor. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu Ana'ya, şimdi kendimizi ve pişmanlığımızı getiriyoruz. İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene:

‘Benim Ahmed'i gördünüz mü?' diyor.

‘Hangi Ahmed'i? Yüz bin Ahmed'in hangisini?'

Yırtık basmanın altında kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun. İstanbul yolunun aksini gösteriyor.

‘Bu tarafa gitmişti' diyor.

‘O tarafa? Aden'e mi, Medine'ye mi, Kanal'a mı, Sarıkamış'a mı, Bağdat'a mı?'

Ahmed'in buz mu, kum mu, su mu, skorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Eğer hepisinden

kurtulmuşsa, Ahmed'ini görsen ona da soracaksın:

‘Ahmed'imi gördün mü?'

‘Hayır... Hiç birimiz Ahmed'ini görmedik. Fakat Ahmed'in her şeyi gördü. Allah'ın Muhammed'e bile anlatamadığı cehennemi gördü.'

Şimdi Anadolu'ya batıdan doğudan, sağdan, soldan bütün rüzgârlar bozgun haykırışarak esiyor. Anadolu, demiryoluna, şoseye, han ve çeşme başlarına inip çömelmiş oğlunu arıyor.
Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi ondan, Anadolu'dan utanır gibi, hepsi İstanbul'a doğru, perdelerini kapatmış, gizli ve çabuk geçiyor.

Anadolu Ahmed'ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmed, şimdi onun pahasını kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz.

Ahmed'i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, ona övündürecek bir haber verebilsek... Fakat biz Ahmed'i kumarda kaybettik!

Falih Rıfkı Atay

Anadolu hınç, şüphe ve güvensizlikle bakıyor. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu Ana'ya, şimdi kendimizi ve pişmanlığımızı getiriyoruz. İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene:

‘Benim Ahmed'i gördünüz mü?' diyor.

‘Hangi Ahmed'i? Yüz bin Ahmed'in hangisini?'

Yırtık basmanın altında kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun. İstanbul yolunun aksini gösteriyor.

‘Bu tarafa gitmişti' diyor.

‘O tarafa? Aden'e mi, Medine'ye mi, Kanal'a mı, Sarıkamış'a mı, Bağdat'a mı?'

Ahmed'in buz mu, kum mu, su mu, skorpit yarası mı, tifüs biti mi yedi? Eğer hepisinden

kurtulmuşsa, Ahmed'ini görsen ona da soracaksın:

‘Ahmed'imi gördün mü?'

‘Hayır... Hiç birimiz Ahmed'ini görmedik. Fakat Ahmed'in her şeyi gördü. Allah'ın Muhammed'e bile anlatamadığı cehennemi gördü.'

Şimdi Anadolu'ya batıdan doğudan, sağdan, soldan bütün rüzgârlar bozgun haykırışarak esiyor. Anadolu, demiryoluna, şoseye, han ve çeşme başlarına inip çömelmiş oğlunu arıyor.
Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi ondan, Anadolu'dan utanır gibi, hepsi İstanbul'a doğru, perdelerini kapatmış, gizli ve çabuk geçiyor.

Anadolu Ahmed'ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmed, şimdi onun pahasını kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz.

Ahmed'i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, ona övündürecek bir haber verebilsek... Fakat biz Ahmed'i kumarda kaybettik!

Falih Rıfkı Atay

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat