Çocukluğundan itibaren hayata etrafındakilerden farklı bir gözle bakan; dedelerin, ninelerin, sevimli ve sevimsiz komşuların dizleri dibinde, masalsı taş evlerde, taş sokaklarda ve kırlarda büyürken, duyduklarını kendi iç sesi hâline getirip kafasının içinde sayısız karakter oluşturan, sonra da bu karakterlerle yaşamayı öğrenmek zorunda kalan bir kadının annesiyle ve kafasının içindeki karakterlerle tutuştuğu savaşın tuhaf hikâyesi. Kimilerine göre hastalıklı, kimilerine göre eşsiz bir zihnin sanatsal trajedisi. Bilinç akışı, hüzün, resimler, sesler…
Kendi topuk seslerini dahi duyabilecek kadar yalnız bir kadının, aradığı her şeyi yine kendisi gibi muallakta kalmış birinde bulmayı hayal etmesinin hikâyesi. Kim gerçek, kim hayal, asla bilemeyeceğiniz bir hikâye.
“Boğulduğunu sandığın o sancılı anlarda, aslında boğazını sıkan da kendinsin. Duyduğun o fısıltılar kendi sesin. Gözlerini kapattığın an susacaksın. Gözlerine sabunlu sular dökülene kadar öylece kör kal ve sus. O zaman hiçbir şey seni incitemez.”
Çocukluğundan itibaren hayata etrafındakilerden farklı bir gözle bakan; dedelerin, ninelerin, sevimli ve sevimsiz komşuların dizleri dibinde, masalsı taş evlerde, taş sokaklarda ve kırlarda büyürken, duyduklarını kendi iç sesi hâline getirip kafasının içinde sayısız karakter oluşturan, sonra da bu karakterlerle yaşamayı öğrenmek zorunda kalan bir kadının annesiyle ve kafasının içindeki karakterlerle tutuştuğu savaşın tuhaf hikâyesi. Kimilerine göre hastalıklı, kimilerine göre eşsiz bir zihnin sanatsal trajedisi. Bilinç akışı, hüzün, resimler, sesler…
Kendi topuk seslerini dahi duyabilecek kadar yalnız bir kadının, aradığı her şeyi yine kendisi gibi muallakta kalmış birinde bulmayı hayal etmesinin hikâyesi. Kim gerçek, kim hayal, asla bilemeyeceğiniz bir hikâye.
“Boğulduğunu sandığın o sancılı anlarda, aslında boğazını sıkan da kendinsin. Duyduğun o fısıltılar kendi sesin. Gözlerini kapattığın an susacaksın. Gözlerine sabunlu sular dökülene kadar öylece kör kal ve sus. O zaman hiçbir şey seni incitemez.”