Chopin Kantata
1. Varşova'nın taş döşeli sokaklarının birinde, bir âşık, pencereye çıkması için sevgilisine yalvarmakta. Sevgili ise telaşlı, bir şeylerden bahsetmekte. Buna rağmen âşık, teninde büyüttüğü arzunun sesinden başkasını duymayarak, aklında aşk, sevişmenin tanrıçası Diana'ya şarkısını söylemekte.
2. Sokağın az ilerisinde, bir konser salonunun penceresine gün vuruyor; Frederic Chopin, uzaklara gitmenin arzusuyla harap ediyordur kendini. Uzak neresi, bir mekandan ya da sınırdan kurtulmuş olan mı, yoksa erişimsiz bir mesafe mi? Diye düşünür. Kalbinde kırılgan bir çiçek, konser anını beklemektedir. Eli yazı kamışı ve hokkasının bulunduğu masanın üzerinde, aklı ise gelincik tarlaları arasından şehre sızan Seine nehrinin ışıltısında gezinir. Nehir, kalbine akar. Kalbinde iki nehir, iki aşk, iki fırtına tanrısı, tarih öncesinden kalma iki ejderha; adı, Seine ve Vistula olan, sonradan Sand ve Maria diye anılacak olan iki ateş.
Dostlarını ve ailesini düşünür, memleketini. Arkadaşı Titus'a bir mektup, aynada bakamadığı kendisine bir itiraf yazmayı düşünür. Piyanoya yönelir, birkaç ezgiyle gözlerine bulutlar iner. Aniden masaya yönelir: Maria ve Titus'a; henüz onlardan ve kendimden uzak değilken. Artık ruhum, bir akşamüstü Paris'e vuran ışıltılar arasında gezinir.
Chopin Kantata
1. Varşova'nın taş döşeli sokaklarının birinde, bir âşık, pencereye çıkması için sevgilisine yalvarmakta. Sevgili ise telaşlı, bir şeylerden bahsetmekte. Buna rağmen âşık, teninde büyüttüğü arzunun sesinden başkasını duymayarak, aklında aşk, sevişmenin tanrıçası Diana'ya şarkısını söylemekte.
2. Sokağın az ilerisinde, bir konser salonunun penceresine gün vuruyor; Frederic Chopin, uzaklara gitmenin arzusuyla harap ediyordur kendini. Uzak neresi, bir mekandan ya da sınırdan kurtulmuş olan mı, yoksa erişimsiz bir mesafe mi? Diye düşünür. Kalbinde kırılgan bir çiçek, konser anını beklemektedir. Eli yazı kamışı ve hokkasının bulunduğu masanın üzerinde, aklı ise gelincik tarlaları arasından şehre sızan Seine nehrinin ışıltısında gezinir. Nehir, kalbine akar. Kalbinde iki nehir, iki aşk, iki fırtına tanrısı, tarih öncesinden kalma iki ejderha; adı, Seine ve Vistula olan, sonradan Sand ve Maria diye anılacak olan iki ateş.
Dostlarını ve ailesini düşünür, memleketini. Arkadaşı Titus'a bir mektup, aynada bakamadığı kendisine bir itiraf yazmayı düşünür. Piyanoya yönelir, birkaç ezgiyle gözlerine bulutlar iner. Aniden masaya yönelir: Maria ve Titus'a; henüz onlardan ve kendimden uzak değilken. Artık ruhum, bir akşamüstü Paris'e vuran ışıltılar arasında gezinir.