Güneş doğuyor. Solgun bir sonbahar görüntüsü var penceremde. Hafif bir esinti vuruyor yüzüme. Bu saatlerde her zaman olur. Rüzgâr yine rahat durmuyor, koyu kızıl tepelerde pelin bozkırın üzerindeki bulutları kovalıyor. Bir birlerinin üzerine tırmanmış koca koca binalarda yavaş yavaş ışıklar açılıyor. Sokaklarda korkunç bir sessizlik hâkim. Bir tek kuşlar ötüşüyor, sokak lambalarına konup biraz sonra hışırtılarıyla tekrardan dağılıyorlardı.
Bir posta güvercini kondu pencereme… İçim burkuldu.
Yaşadığım günler bir bir geçti gözlerimin önünden. Kimse kalmamıştı yanımda. Hiç biri görmedi nasıl eridiğimi, içimde kopan fırtınadan haberleri olmadı…
Güneş doğuyor. Solgun bir sonbahar görüntüsü var penceremde. Hafif bir esinti vuruyor yüzüme. Bu saatlerde her zaman olur. Rüzgâr yine rahat durmuyor, koyu kızıl tepelerde pelin bozkırın üzerindeki bulutları kovalıyor. Bir birlerinin üzerine tırmanmış koca koca binalarda yavaş yavaş ışıklar açılıyor. Sokaklarda korkunç bir sessizlik hâkim. Bir tek kuşlar ötüşüyor, sokak lambalarına konup biraz sonra hışırtılarıyla tekrardan dağılıyorlardı.
Bir posta güvercini kondu pencereme… İçim burkuldu.
Yaşadığım günler bir bir geçti gözlerimin önünden. Kimse kalmamıştı yanımda. Hiç biri görmedi nasıl eridiğimi, içimde kopan fırtınadan haberleri olmadı…