Teşkilatın Adamları

Stok Kodu:
9786055711146
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
175
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010-09
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%30 indirimli
35,00TL
24,50TL
Taksitli fiyat: 9 x 2,99TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786055711146
1116168
Teşkilatın Adamları
Teşkilatın Adamları
24.50

İki adam…
Biri Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan…
Diğeri Emniyet Teşkilatı'ndan…
İkisi de yıllarca Türkiye'yi abluka altına alan derin devlet ilişkilerini anlattılar.
Susurluk kazasından hemen sonra çete iddialarını araştırmak için kurulan komisyonlarda ortaya attıkları iddialarla açılan davaların en önemli iki tanığı oldular…

Böylece Türkiye'nin derin devlet ilişkilerini hem rapor ettiler hem deşifre…
Öyle ki; mevcut oluşumu, kendilerinin de içinde bulunduğu teşkilatı, teşkilatlar arası yaşanan çatışmaları kamuoyuna anlatırken, işi birbirlerini suçlamaya kadar vardırdılar…

İkisi de bazı grupların, örgütlerin hatta devletin kurumlarının ortak hedefi olmaktan kurtulamadılar…
Devletin gizli sırlarını, bilgilerini açıklamaktan biri hapse girdi, diğeri yurtdışına gitti… Biri "beni yıldıramazlar" diyerek cezaevinden, diğeri "devletle işim bitti" diyerek yurtdışında kurduğu bir web sitesinden derin devlet oluşumlarıyla ilgili iddiaları sürdürdüler…

Biri Milli İstihbarat Teşkilatı Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür…
Diğeri eski İstihbarat Daire Başkanı ve Emniyet Müdürü Hanefi Avcı…
İlginçtir Susurluk olaylarının bu iki önemli tanığı yıllar sonra Susurluk'un devamı sayılan ve halen sürmekte olan Ergenekon davalarının da yine iki önemli tanığı olarak karşımıza çıktı.
Belma Akçura her iki isimle de konuştu…

Ve 'isimsiz' bir Asker!
Islak imza, ihbar mektupları ve askeri anlatıyor.
Belma Akçura, izlenimlerini şöyle aktarıyor:
İzlenimim o ki; Türkiye'de en emeklisi bile hala asker, hala istihbaratçı, hala teşkilatçılar… Ama onlar da değişiyor. Bizi birbirimizden fena halde uzaklaştıran, biraz ötekileştiren, kimimizi cellât, kimimizi kurban yapan, dişlerini geçirmiş bu çarkın içerisinde utançtan çıkmanın yollarını arıyorlar.
Birbirimizi suçlamadan, birilerine kendini suçlu hissettirmeden, başarısızlıklarımızı başkalarının üzerine yıkmadan birbirimizden nefret etmeden duvarları yıkmak istiyorlar.
Sorun şu ki; Nasıl yıkacağınızı bilmezseniz, nasıl inşa edeceğinizi de bilmezsiniz…
Önümüzde uzun ve çetrefilli bir yol var…
Daha derin, daha ağır yaşanacak ama farklılaşarak büyüyen bir teşkilatçılar savaşı var…

İki adam…
Biri Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan…
Diğeri Emniyet Teşkilatı'ndan…
İkisi de yıllarca Türkiye'yi abluka altına alan derin devlet ilişkilerini anlattılar.
Susurluk kazasından hemen sonra çete iddialarını araştırmak için kurulan komisyonlarda ortaya attıkları iddialarla açılan davaların en önemli iki tanığı oldular…

Böylece Türkiye'nin derin devlet ilişkilerini hem rapor ettiler hem deşifre…
Öyle ki; mevcut oluşumu, kendilerinin de içinde bulunduğu teşkilatı, teşkilatlar arası yaşanan çatışmaları kamuoyuna anlatırken, işi birbirlerini suçlamaya kadar vardırdılar…

İkisi de bazı grupların, örgütlerin hatta devletin kurumlarının ortak hedefi olmaktan kurtulamadılar…
Devletin gizli sırlarını, bilgilerini açıklamaktan biri hapse girdi, diğeri yurtdışına gitti… Biri "beni yıldıramazlar" diyerek cezaevinden, diğeri "devletle işim bitti" diyerek yurtdışında kurduğu bir web sitesinden derin devlet oluşumlarıyla ilgili iddiaları sürdürdüler…

Biri Milli İstihbarat Teşkilatı Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür…
Diğeri eski İstihbarat Daire Başkanı ve Emniyet Müdürü Hanefi Avcı…
İlginçtir Susurluk olaylarının bu iki önemli tanığı yıllar sonra Susurluk'un devamı sayılan ve halen sürmekte olan Ergenekon davalarının da yine iki önemli tanığı olarak karşımıza çıktı.
Belma Akçura her iki isimle de konuştu…

Ve 'isimsiz' bir Asker!
Islak imza, ihbar mektupları ve askeri anlatıyor.
Belma Akçura, izlenimlerini şöyle aktarıyor:
İzlenimim o ki; Türkiye'de en emeklisi bile hala asker, hala istihbaratçı, hala teşkilatçılar… Ama onlar da değişiyor. Bizi birbirimizden fena halde uzaklaştıran, biraz ötekileştiren, kimimizi cellât, kimimizi kurban yapan, dişlerini geçirmiş bu çarkın içerisinde utançtan çıkmanın yollarını arıyorlar.
Birbirimizi suçlamadan, birilerine kendini suçlu hissettirmeden, başarısızlıklarımızı başkalarının üzerine yıkmadan birbirimizden nefret etmeden duvarları yıkmak istiyorlar.
Sorun şu ki; Nasıl yıkacağınızı bilmezseniz, nasıl inşa edeceğinizi de bilmezsiniz…
Önümüzde uzun ve çetrefilli bir yol var…
Daha derin, daha ağır yaşanacak ama farklılaşarak büyüyen bir teşkilatçılar savaşı var…

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat