Daha önce İlâhînâme, Mantıku't-tayr isimli latin harfleriyle Türkçe'ye tercüme edilmiş eserleri bulunan Nişaburlu Feridüddîn-i Attâr, tasavvuf ve şark klasiklerine meraklı Türk münevveri için hiç de yabancı bir isim değildir.
Hicrî 513-627, Miladî 1119-1230 yılları arasında Nişabur'da yaşayan büyük mutasavvıfın eserleri, o zamanlarda Belh'ten hicrete mecbur edilen Mevlânâ oymağı vasıtasıyla Anadolu'ya gelmiş, hatta çocuk denecek bir yaşta kendisiyle tanışıp elini öpen Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye ithaf ve hediye ettiği Esrârnâme'yi Mevlânâ hiç yanından ayırmamıştır. Böylece 700 seneye yakın bir zamandan beri Anadolu'da ismi zikrolunan ve tasavvuf erbabınca tanınan Feridüddîn-i Attâr, Mevlânâ gibi o devrin Moğol istilası ve benzeri içtimaî zelzeleleri karşısında kan ve ateş kokan havasını aşk ve şiirle yumuşatmış, zamanın şekillerinden istifade ederek insanlara en güzel yolları işaretle en iyi ahlâkı telkine çalışmıştır.
Esasen Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan göç yolları üzerinde bulunan Nişabur, yurdumuzun Oğuz ve Selçuk medeniyeti havasını uzun zaman fikren beslemeye devam etmiş bir kültür merkezi olmakla, Feridüddîn-i Attâr'ın eserlerinde kendimize çok yakın sezişler, vak'alar, insanlar bulmaktayız.
Bu defa takdim ettiğimiz Tezkiretü'l-evliyâ, kısa bir "evliyâ menkıbeleri" kitabıdır. Burada binbir faydalı mânalarla dolu kerametler, vaaz ve nasihatler ve büyük sözler kaydedilmiş, böylece güzel bir ahlâk kitabı meydana getirilmiştir.
Feridüddîn-i Attâr'ın, latin harfleriyle takdim ettiğimiz bu eseri daha önce eski harflerle Türkçe'ye çevrilmiş nüshalardan birinin kopyasıdır. Bu sebeple eserin aslı ile bu kopya arasında bazı farklar bulunabilir. Elden ele geçerek biraz da anonim bir mahiyet almış olabilir. Biz, bazen onbeşinci asır Anadolu Türkçesini hatırlatan üslubu bozmaktan kaçınarak yaşayan dilin canlı ifadesiyle bu eseri bir halk kitabı olarak düşündük ve dilini de halka yakın bulduk. İlmî bir tetkikten ziyade içinden hisseler çıkarılabilen bir kıssalar kitabı olsun istedik.
Tezkiretü'l-evliyâ'sı 1905'te Nicholson tarafından İngilizce'ye de tercüme edilmiş bulunan büyük mutasavvıfın diğer eserlerinin de kütüphanemize kazandırılması yolunda bu deneme, bir hareket uyandırırsa kendimizi bahtiyar addedeceğiz.
Daha önce İlâhînâme, Mantıku't-tayr isimli latin harfleriyle Türkçe'ye tercüme edilmiş eserleri bulunan Nişaburlu Feridüddîn-i Attâr, tasavvuf ve şark klasiklerine meraklı Türk münevveri için hiç de yabancı bir isim değildir.
Hicrî 513-627, Miladî 1119-1230 yılları arasında Nişabur'da yaşayan büyük mutasavvıfın eserleri, o zamanlarda Belh'ten hicrete mecbur edilen Mevlânâ oymağı vasıtasıyla Anadolu'ya gelmiş, hatta çocuk denecek bir yaşta kendisiyle tanışıp elini öpen Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye ithaf ve hediye ettiği Esrârnâme'yi Mevlânâ hiç yanından ayırmamıştır. Böylece 700 seneye yakın bir zamandan beri Anadolu'da ismi zikrolunan ve tasavvuf erbabınca tanınan Feridüddîn-i Attâr, Mevlânâ gibi o devrin Moğol istilası ve benzeri içtimaî zelzeleleri karşısında kan ve ateş kokan havasını aşk ve şiirle yumuşatmış, zamanın şekillerinden istifade ederek insanlara en güzel yolları işaretle en iyi ahlâkı telkine çalışmıştır.
Esasen Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan göç yolları üzerinde bulunan Nişabur, yurdumuzun Oğuz ve Selçuk medeniyeti havasını uzun zaman fikren beslemeye devam etmiş bir kültür merkezi olmakla, Feridüddîn-i Attâr'ın eserlerinde kendimize çok yakın sezişler, vak'alar, insanlar bulmaktayız.
Bu defa takdim ettiğimiz Tezkiretü'l-evliyâ, kısa bir "evliyâ menkıbeleri" kitabıdır. Burada binbir faydalı mânalarla dolu kerametler, vaaz ve nasihatler ve büyük sözler kaydedilmiş, böylece güzel bir ahlâk kitabı meydana getirilmiştir.
Feridüddîn-i Attâr'ın, latin harfleriyle takdim ettiğimiz bu eseri daha önce eski harflerle Türkçe'ye çevrilmiş nüshalardan birinin kopyasıdır. Bu sebeple eserin aslı ile bu kopya arasında bazı farklar bulunabilir. Elden ele geçerek biraz da anonim bir mahiyet almış olabilir. Biz, bazen onbeşinci asır Anadolu Türkçesini hatırlatan üslubu bozmaktan kaçınarak yaşayan dilin canlı ifadesiyle bu eseri bir halk kitabı olarak düşündük ve dilini de halka yakın bulduk. İlmî bir tetkikten ziyade içinden hisseler çıkarılabilen bir kıssalar kitabı olsun istedik.
Tezkiretü'l-evliyâ'sı 1905'te Nicholson tarafından İngilizce'ye de tercüme edilmiş bulunan büyük mutasavvıfın diğer eserlerinin de kütüphanemize kazandırılması yolunda bu deneme, bir hareket uyandırırsa kendimizi bahtiyar addedeceğiz.