Geçmişi 5000 yıl öncesine dayanan tıp bilimi, aynı zamanda bir sanat dalı olarak da addedilir. Bu sanat dalının uygulayıcısı olan hekimin, hata yapmayacağı, yapsa da bunun yaptırıma maruz bırakılamayacağı görüşü artık geçerli değildir. İlk olarak 1300'lü yıllarda gündeme gelmeye başlayan hekim hataları, geçen zaman içinde tıp dünyasının en önemli tartışma konuları arasına girmekle kalmamış, hukuk biliminin de yakından ilgilendiği ve toplumsal olarak bilinen sosyo-ekonomik bir olgu halini almıştır. Gelinen noktada, bu çok bileşenli ve nedenli olguya, gerek hekim gerek hasta tarafından farklı bakış açılarıyla yaklaşılmakta, bu kapsamda hukukçuların da dahil olduğu karmaşık bir süreç yaşanmaktadır.
Son yıllarda hızla gelişmekte olan Sağlık Hukuku bilim dalının asıl olarak ilgilendiği ana konulardan biri olan hekim hataları; tıbbi müdahale, aydınlatılmış hasta onamı, hekimin hukuki sorumlulukları, sigortacılık uygulamaları, bilirkişilik ve defansif tıp gibi bütünleşik kavram ve konularla bir arada incelenmelidir.
Defansif tıp uygulamaları; hekimlerin, tıbben herhangi bir gerekliliği olmamasına rağmen hastalardan ek test ve tetkikler, ek araştırmalar istemeleri ya da yüksek riskli hastaları muayeneden ve hatta tedaviden kaçınmalarını içeren tıbbi davranışlardır. Hekimler, bu kapsamdaki tutum ve davranışları ile kendilerine yönelik açılacak tıbbi malpraktis davalarından korunmayı amaçlar.
Eserde, yaygın şekilde hekim hatası olarak bilinen tıbbi uygulama hataları ya da tıbbi malpraktis konusu; nedenleri, sonuçları, etkileri ve diğer bütünleşik kavram ve konular açısından incelenmekte, özellikle riskli branşlarda görev yapan hekimleri tedirgin eden ve ülkemizdeki yayınlarda henüz değinilmeyen, ancak hekimler arasında oldukça yaygın olduğu düşünülen Tıbbi Malpraktis Dava Stres Sendromuna değinilmektedir. Ayrıca eserde, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin tıbbi malpraktis konulu kararlarının yazar tarafından yapılan özgün analizlerine de yer verilmektedir.
Geçmişi 5000 yıl öncesine dayanan tıp bilimi, aynı zamanda bir sanat dalı olarak da addedilir. Bu sanat dalının uygulayıcısı olan hekimin, hata yapmayacağı, yapsa da bunun yaptırıma maruz bırakılamayacağı görüşü artık geçerli değildir. İlk olarak 1300'lü yıllarda gündeme gelmeye başlayan hekim hataları, geçen zaman içinde tıp dünyasının en önemli tartışma konuları arasına girmekle kalmamış, hukuk biliminin de yakından ilgilendiği ve toplumsal olarak bilinen sosyo-ekonomik bir olgu halini almıştır. Gelinen noktada, bu çok bileşenli ve nedenli olguya, gerek hekim gerek hasta tarafından farklı bakış açılarıyla yaklaşılmakta, bu kapsamda hukukçuların da dahil olduğu karmaşık bir süreç yaşanmaktadır.
Son yıllarda hızla gelişmekte olan Sağlık Hukuku bilim dalının asıl olarak ilgilendiği ana konulardan biri olan hekim hataları; tıbbi müdahale, aydınlatılmış hasta onamı, hekimin hukuki sorumlulukları, sigortacılık uygulamaları, bilirkişilik ve defansif tıp gibi bütünleşik kavram ve konularla bir arada incelenmelidir.
Defansif tıp uygulamaları; hekimlerin, tıbben herhangi bir gerekliliği olmamasına rağmen hastalardan ek test ve tetkikler, ek araştırmalar istemeleri ya da yüksek riskli hastaları muayeneden ve hatta tedaviden kaçınmalarını içeren tıbbi davranışlardır. Hekimler, bu kapsamdaki tutum ve davranışları ile kendilerine yönelik açılacak tıbbi malpraktis davalarından korunmayı amaçlar.
Eserde, yaygın şekilde hekim hatası olarak bilinen tıbbi uygulama hataları ya da tıbbi malpraktis konusu; nedenleri, sonuçları, etkileri ve diğer bütünleşik kavram ve konular açısından incelenmekte, özellikle riskli branşlarda görev yapan hekimleri tedirgin eden ve ülkemizdeki yayınlarda henüz değinilmeyen, ancak hekimler arasında oldukça yaygın olduğu düşünülen Tıbbi Malpraktis Dava Stres Sendromuna değinilmektedir. Ayrıca eserde, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin tıbbi malpraktis konulu kararlarının yazar tarafından yapılan özgün analizlerine de yer verilmektedir.