Hukuk düzeninde bağımsız bir varlık olarak kabul edilmesi ile "kişinin" kendi geleceğini belirleme hakkı ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda, hekimlik mesleğinin binlerce yıllık tarihinde, yakın zamana kadar hakim olan hekimin, hastanın menfaatinin gerektirdiği en iyi tedavi yöntemini seçeceği ve uygulamasına kendi başına karar vereceğine ilişkin paternalist/pederşahi bakış açısı da değişmiş; hastanın her aşamada teşhis ve tedavi süreçlerine katılımı esası benimsenmiştir. Tıbbi müdahale sürecinde hastanın, sağlık mesleği mensupları tarafından düzenli ve sistematik olarak bilgilendirilmesi, çeşitli tedavi alternatifleri, iyileşme şansları ve müdahalenin riskleri konusunda gerektiği şekilde aydınlatılması ve bu aydınlatmanın sonucu olarak oluşturacağı iradesine uygun şekilde ve saygı gösterilerek, sağlık mesleği mensuplarının, hasta üzerinde mesleki faaliyetlerini gerçekleştirmeleri giderek hukuki zorunluluk halini almıştır. Hastanın aydınlatılmadan formalite icabı rızasının alınması, çeşitli ehliyetsizlik durumları ve alışılmışın dışındaki müdahale türleri rıza konusunda uygulamada hukuki sorunlara ve davalara yol açmaktadır. Konu hukukçular arasında dahi çoğu zaman tartışmalı olduğundan, tek amacı hasta yararına çalışmak ve onu iyileştirmek olan hekimler ve diğer sağlık mesleği mensuplarında tereddütlere neden olması ve tedirginlik oluşturması son derece doğaldır. İşte elinizdeki kitap bu tereddütleri gidermeyi amaçlayan bir çalışmadır. Eserde organ nakilleri, gebeliğin sonlandırılması, kısırlaştırma, cinsiyet değişikliği, çeşitli ameliyatlar, estetik müdahaleler, yeni ilaç araştırmaları ve tıbbi denemeler; pasif ötenazi sonucunu doğuran tedaviyi ret hakkının kullanılması konuları tıbbi müdahalelere verilecek rıza çerçevesinde derinlemesine incelenmektedir.
Hukuk düzeninde bağımsız bir varlık olarak kabul edilmesi ile "kişinin" kendi geleceğini belirleme hakkı ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda, hekimlik mesleğinin binlerce yıllık tarihinde, yakın zamana kadar hakim olan hekimin, hastanın menfaatinin gerektirdiği en iyi tedavi yöntemini seçeceği ve uygulamasına kendi başına karar vereceğine ilişkin paternalist/pederşahi bakış açısı da değişmiş; hastanın her aşamada teşhis ve tedavi süreçlerine katılımı esası benimsenmiştir. Tıbbi müdahale sürecinde hastanın, sağlık mesleği mensupları tarafından düzenli ve sistematik olarak bilgilendirilmesi, çeşitli tedavi alternatifleri, iyileşme şansları ve müdahalenin riskleri konusunda gerektiği şekilde aydınlatılması ve bu aydınlatmanın sonucu olarak oluşturacağı iradesine uygun şekilde ve saygı gösterilerek, sağlık mesleği mensuplarının, hasta üzerinde mesleki faaliyetlerini gerçekleştirmeleri giderek hukuki zorunluluk halini almıştır. Hastanın aydınlatılmadan formalite icabı rızasının alınması, çeşitli ehliyetsizlik durumları ve alışılmışın dışındaki müdahale türleri rıza konusunda uygulamada hukuki sorunlara ve davalara yol açmaktadır. Konu hukukçular arasında dahi çoğu zaman tartışmalı olduğundan, tek amacı hasta yararına çalışmak ve onu iyileştirmek olan hekimler ve diğer sağlık mesleği mensuplarında tereddütlere neden olması ve tedirginlik oluşturması son derece doğaldır. İşte elinizdeki kitap bu tereddütleri gidermeyi amaçlayan bir çalışmadır. Eserde organ nakilleri, gebeliğin sonlandırılması, kısırlaştırma, cinsiyet değişikliği, çeşitli ameliyatlar, estetik müdahaleler, yeni ilaç araştırmaları ve tıbbi denemeler; pasif ötenazi sonucunu doğuran tedaviyi ret hakkının kullanılması konuları tıbbi müdahalelere verilecek rıza çerçevesinde derinlemesine incelenmektedir.