İnsanlık tarihinin en eski tartışma konularından biri olan zaman, antik çağdan günümüze kadar farklı disiplinlerde çalışmalar yapan bilim insanlarının odak noktası olmuştur. Mahiyeti gereği karmaşık olan zaman olgusu, ilk ele alındığı çağlarda çizgisel ve tek düze olarak nitelendirilen ve hareket üzerindeki etkileri ifade edilen bir kavramdan, modern dönemdeki bilimsel gelişmelerle beraber, bireyin benlik tasarımını etkileme gücüne sahip sınırsız bir bütünlük konumuna ulaşmıştır. Yüzyıllar boyunca her entelektüel gelişimin ardından yeni bir boyut kazanan bu kavram, Fransız filozof Henri Bergson tarafından kişisel tecrübeleri odak sayan psikolojik bir yaklaşım olarak temellendirilir. İdealist bir zaman felsefesini benimseyen Bergson, zamanı kronolojik, homojen, objektif, niceliksel ve psikolojik, heterojen, subjektif, niteliksel olarak sınıflandırır. İlk gruptaki zaman herkes için aynı anlamı ifade ederken, ikinci grup tamamen kişiselleştirilmiş bir zaman algısına işaret eder. Dualitelerden yola çıkarak zamanı açıklamaya çalışan Bergson, iç hallerin ölçülmesinin modern dönem insanı için daha makbul olacağını bildiğinden saf süre olgusuyla bellek kavramını ilişkilendirir. Bugünkü harekete yön veren geçmiş deneyimler ve bu deneyimlerin müstakil zaman temelinde bireysel etkileridir. Bergson, aktif bir paradigma olarak nitelediği zamandan bahsederken, mutlak bir varlığı olan geçmişin bilinçaltı süreçler ve bireysel bellek üzerine olan etkilerine yoğunlaşır. Bilincin dolaysız verilerinden biri olan bellek, madde ve tin arasındaki bağlantıyı psikolojik düzlemde irdeleyerek benlik tasarımını açıklamada kullanılır. Bergson felsefesinin, özellikle psikolojik zaman ve bellek öğretilerinin, tematik parametrelere katkısı göz önünde bulundurulduğunda, Afrikalı-Amerikalı yazar Toni Morrison'ın romanlarını bu bağlamda incelemek içsel süreçlerin irdelenmesine büyük katkı sağlar. Siyahi toplumda var olan kölelik, ırkçılık, öjeni, travma ve ayrımcılık olgularının bireysel olarak nasıl algılandığına tanıklık eden Morrison, özellikle bu deneyimlerin psikolojik sonuçlarına odaklanmayı ve bunları satır aralarında imlemeyi tercih eder. Dolayısıyla, bu çalışmanın amacı Morrison'ın örneklemini sunduğu siyahî toplum temelinde bireysel deneyimlerin zaman algısı üzerindeki etkilerini inceleyerek bireysel ve kolektif bellekle bağlantısını açıklamaktır.
İnsanlık tarihinin en eski tartışma konularından biri olan zaman, antik çağdan günümüze kadar farklı disiplinlerde çalışmalar yapan bilim insanlarının odak noktası olmuştur. Mahiyeti gereği karmaşık olan zaman olgusu, ilk ele alındığı çağlarda çizgisel ve tek düze olarak nitelendirilen ve hareket üzerindeki etkileri ifade edilen bir kavramdan, modern dönemdeki bilimsel gelişmelerle beraber, bireyin benlik tasarımını etkileme gücüne sahip sınırsız bir bütünlük konumuna ulaşmıştır. Yüzyıllar boyunca her entelektüel gelişimin ardından yeni bir boyut kazanan bu kavram, Fransız filozof Henri Bergson tarafından kişisel tecrübeleri odak sayan psikolojik bir yaklaşım olarak temellendirilir. İdealist bir zaman felsefesini benimseyen Bergson, zamanı kronolojik, homojen, objektif, niceliksel ve psikolojik, heterojen, subjektif, niteliksel olarak sınıflandırır. İlk gruptaki zaman herkes için aynı anlamı ifade ederken, ikinci grup tamamen kişiselleştirilmiş bir zaman algısına işaret eder. Dualitelerden yola çıkarak zamanı açıklamaya çalışan Bergson, iç hallerin ölçülmesinin modern dönem insanı için daha makbul olacağını bildiğinden saf süre olgusuyla bellek kavramını ilişkilendirir. Bugünkü harekete yön veren geçmiş deneyimler ve bu deneyimlerin müstakil zaman temelinde bireysel etkileridir. Bergson, aktif bir paradigma olarak nitelediği zamandan bahsederken, mutlak bir varlığı olan geçmişin bilinçaltı süreçler ve bireysel bellek üzerine olan etkilerine yoğunlaşır. Bilincin dolaysız verilerinden biri olan bellek, madde ve tin arasındaki bağlantıyı psikolojik düzlemde irdeleyerek benlik tasarımını açıklamada kullanılır. Bergson felsefesinin, özellikle psikolojik zaman ve bellek öğretilerinin, tematik parametrelere katkısı göz önünde bulundurulduğunda, Afrikalı-Amerikalı yazar Toni Morrison'ın romanlarını bu bağlamda incelemek içsel süreçlerin irdelenmesine büyük katkı sağlar. Siyahi toplumda var olan kölelik, ırkçılık, öjeni, travma ve ayrımcılık olgularının bireysel olarak nasıl algılandığına tanıklık eden Morrison, özellikle bu deneyimlerin psikolojik sonuçlarına odaklanmayı ve bunları satır aralarında imlemeyi tercih eder. Dolayısıyla, bu çalışmanın amacı Morrison'ın örneklemini sunduğu siyahî toplum temelinde bireysel deneyimlerin zaman algısı üzerindeki etkilerini inceleyerek bireysel ve kolektif bellekle bağlantısını açıklamaktır.